barış etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
barış etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ekim 2019 Pazartesi

Savaş Hakkında


Savaş, insanın insanı silahlı ve organize olarak, planlı öldürme eylemidir.

Ancak her savaş, silahla yapılmaz. Bazıları, çok daha farklı teknikler ve araçlar kullanır.

Ülkemizin de içinde bulunduğu bir grup ülke yıllardır bu gizli yürütülen savaşın etkilerine maruz kalıyor.

İnsanlık tarihine bakarsanız, savaşsız geçen bir yıl bir olmamış.
Hoşlansakta, hoşlanmasakta insanoğlunun içinde var, çatışmak ve yok etmek.

Medeniyet, kültür temsilcisi olduğunu iddia edenler ki batı dünyası, var olan bilgi, kültür ve teknolojilerini yüzyıllarca sömürdükleri diğer toplumların kaynaklarından sağladılar.

Günümüzde dünya üzerinde 2 tür toplum kaldı.
Bir tanesi, yaşamak için çalışmak, karnını doyurmak ve yarın da çalışabilmekten başka bir şey ummayan insanlar toplulukları.

Kişisel gelişimleri için gelirlerinden pay ayıramayan, günlük TV dizileri ve yarışmaları ile zihinleri uyuşturulan, sosyal medya alanı ile kendisini özgür birey hisseden insanlar.

Sayıca çoğunluğu oluşturuyorlar ve üretim bunların iş gücüne dayalı.
Kendileri için bulamadıkları hayatı, çocuklarına sağlamak için uğraşıyorlar.
Tüketimleri, bir sonraki gün yaşayıp çalışmalarına yetecek düzeyde...
Durumlarına isyan etmeye, sorgulamaya bile ne fiziksel, ne de zihinsel mecali kalmayan grup bunlar.

Diğeri ise temel ihtiyaçlarının üstünde gelire sahip olan ve bu gelir ile kendisine zaman satın alabilen gruplar. Bunlar eğitime, kültürel gelişime, estetik değerlerin yükselişine ve bu şekilde yeni bilimsel bakışlarla bilimin gelişimine kaynak ayırabilen gruplar.

Sosyal refahlarının önemli bir kısmı, geçmişteki sömürgelerinden aktarılan kaynaklarla temel bulmuş birikimlere ve bu birikimlerin üstüne inşa edilmiş medeniyetlerine borçlular.

Bunlar için diğer grup; eti, sütü, postu, yünü  için beslenen bir koyun sürüsünden farklı ve daha değerli değiller.
Kendi kültürel değer yargıları, insan hakları, eşitlik, barış vb kavramlar bile sadece kendileri ve kendileri gibi olanlar arasında geçerli kavram. Üçüncü ülkelere gelince işler, bu söylemler lafta kalıyor.

Bu toplumlar, sahip oldukları birikimler ile hala diğer toplumlara karşı gizli sömürgeci savaşlarını sürdürüyorlar.

Evet, hala savaş içindeler ama kullandıkları araçlar farklı sadece... Yaşam şekillerini, kültürlerini empoze edip, kendilerine tüketici pazarını genişletiyorlar.
Bu toplum içindeki görüş ve inanç farklıklarını körükleyerek, taraf tutarak, aralarında çözmeleri gereken sorunlara müdahil oluyorlar.
Böylece, silah sanayilerine yeni müşterileri ayakta tutuyorlar.

Kendi yaşam alanlarındaki atıkları, çöpleri ihraç ederek, bu ülkelere kirliliklerini ve çevre sorunlarını yolluyorlar. Çevre maliyetini tüm bu toplum üzerine yüklüyorlar.

Bunları yaparken de evrensel değerleri slogan olarak kullanmaktan da geri durmuyorlar.

Eğer insanlığa ışık getirdiğini, medeniyet timsali olduklarını iddia eden bu toplumların sebep olduğu zararlara bakarsak, dünyanın kaymağını tükettiklerini ve bu durumu korumak için çabaladıklarını görüyoruz.

Diğer toplumların sadece doğal kaynaklarını değil, beyin gücünü, sanat dehalarını da kendilerinde topluyorlar. Bu yüzden, sömürülen bu ülkelerde sanat ve bilim de daha yavaş gelişiyor.
Oysa, sanat olmadan, bilim, bilim olmadan da ülkelerin ekonomisi güçlenemez.

Son olarak ülkemizin içine çekilen güneyimizdeki kaynaşma alanı bile, bu ülkelerin ulaşmak istediği bir doğal kaynak üzerine kurgulanmış...

Dünyanın enerji geleceği, doğal gaz üzerine gelişiyor. Enerji, her ülkenin, toplumun gerek büyümek gerek ise durumunu korumak için vazgeçemeyeceği bir kaynak.

Gelişmekte olan ülkelerin her yıl enerji ihtiyacı her %10'luk nüfus artışına ve %5'lik büyüme oranına göre 8-12 kat artıyor.
Yani, ülkeler geliştikçe, nüfusları artıkça enerji ihtiyaçları geometrik oranlarda artıyor.

Dünya da hali hazırda petrolün yerini alabilecek tek bir enerji kaynağı var.
Doğal Gaz.
En büyük rezervler ise, Rusya, ABD ve Basra Körfezi (Irak-İran) kontrolünde. Başka ciddi rezervler var ama...

En büyük doğalgaz tüketicileri ise AB, Çin, ABD...
Gelişmekte olan ülkelerde de ihtiyaç artıyor üstelik.

Rusya- Ukrayna krizi, Sovyetler döneminde döşenmiş boru hatlarından AB'ye giden doğalgazın, Ukrayna tarafından kullanılması ve parasının ödenmemesi sonucu olmuştu. Rusya doğal gazı çekince, AB o kış titremişti.

Özellikle lokomotif Almanya bu durumdan ve bağımlılıktan çok rahatsız oldu.
Hemen ürün ve satıcı çeşitlendirmesine yöneldiler. Çünkü Rus doğalgazına bağımlılık stratejik bir zayıflık idi.

Sürdürülebilir, güneş ve rüzgar enerjisi teknolojilerinin gelişiminden başka terk ettiği atom santralleri (Fukuşima'dan sonraki kamu oyu baskısı ile) yerini kömürlü (kolayca doğal gaza çevrilebilir) termik santrallere ağırlık vermeye başladı.

AB (Almanya) özellikle kuzey Afrika ülkelerinden de (en çok umut vaat eden Mısır açıklarında idi ama Mısır'ın ihtiyacına ancak yeteceği anlaşıldı sonradan)  sıvılaştırılmış doğal gaz alımı ile ürünü ve satıcıyı çeşitlendirip, Rus doğal gazına bağımlılığını %40'lara kadar düşürebildi.
Ama bu artan (özellikle inovatif teknoloji ile Avrupa lokomotifi görevi yüklenen Almanya'nın) enerji ihtiyacını karşılamayacaktı.

Sonuç olarak AB'nin kendisine alternatif doğal gaz kaynakları ve bulması gerekiyor. Fransa, nükleer santrallerden vazgeçmiyor.

Bu arada Rusya'nın Sibirya da iki kuyusu var. Bir tanesi AB ve çevre ülkelere doğalgaz verirken, diğeri bekliyor. Çin bu ikinci kuyudan doğal gaz istiyor. Ancak bu sefer farklı kuyudan olacağı için Çin'in pazarlık imkanı daha geniş olacak. Rusya ise AB'ye verdiği kuyudan vermek istiyor. Böylece fiyat kontrol altına alınacak. Çin'e pahallı geliyor.

Çin bu sefer Ortadoğu'dan sıvılaştırılmış doğalgaz alımı ile bu ihtiyacını kapatmaya çalışıyor. Tabii yetmediği içinde nükleer santral, yenilenebilir enerji sistemleri ve her türlü başka yöntemle enerji bağımlılığını kontrol etmeye çalışıyor.
Çin İran'dan da doğal gaz almak istiyor. Özellikle boru hattı ile bu, süreklilik ve ekonomik bağımlılık demek. Oysa Afganistan'da yıllardır bitmeyen kargaşa ve kontrolsüzlük, İran doğal gazının, Çin ve Hint pazarına ulaşmasını kısıtlıyor.

ABD ise bu arada boş durmuyor. 2010'lu yıllardan itibaren petrol-enerji şirketleri harıl harıl doğalgaz sıvılaştırma tesisleri inşa ediyorlar. Planlama da 2020'li yıllarda, Çin, Avustralya, AB bu gazın müşterisi olacak. Çünkü deniz altından boru hattı döşemek ve bakımını yapmak kolay ve ekonomik değil. ABD şimdiye kadar ürettiğini iç tüketimde kullanıyordu.

AB bir ara Rusya ile Karadeniz altından (Baltık Denizinden direk Almanya'ya ulaşan hattın bitiminden sonra) Bulgaristan üzerinden doğalgaz boru hattı gündeme geliyor. Ancak AB Bulgaristan'a giriş fiyatı (AB üyesi olduğu için) ve bütün boru döşeme  maliyeti Rusya karşıladığı halde, aynı hattan Azerbaycan ve Türkmenistan (satıcı farklılığı ile fiyat-pazarlık avantajı, doğal gaz sürekliliği) gazı ısrarı ile bu hattan vazgeçiliyor.

Türkiye üzerinden hat düşünülüyor, AB üyesi olmadığı için fiyat kontrolü olacak. Ama Suriye de düşürülen uçak olayı bunu geciktiriyor.
Sonunda bu bağlamda Türkiye' Rusya'nın Akdeniz'e açılan doğal musluğu olarak anlaşıyorlar. Sıvılaştırılmış doğal gaz tesislerine olan ihtiyacımız ise bundan. Tüm Akdeniz'in musluğu olmak için.
https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/baris-pinari-harekatinda-dorduncu-gun-5385028/

Fakat bu süreçte, AB ve ABD başka alternatiflerinde eldesi ve kontrolü çabasında. Özellikle Basra Körfezi doğal gazının boru hattı ile Akdeniz'e ulaşması çok cazip bir hale geliyor.
Çünkü yakınlarda AB üyesi Güney Kıbrıs  Rum kesimi var. Buraya gelen borunun maliyeti ve doğal gaz fiyatı düşük olacak. Üstelik Doğu Akdeniz havzasından da İsrail-G.Kıbrıs Rum ortaklığı ile ek gaz alabilirlerse, boru hattının güvenliğini de İsrail üzerine yüklemiş olacaklar.

Fakat tek ihtiyaçları, Basra körfezinden Akdeniz'e ulaşacak boru hattının güzergahı ve güvenliği kalıyor.
Bu amaçla önce yapay bir terör örgütü ile bölgeyi insansızlaştırıyorlar. Adından bu yapay güce karşı hareket ederek, bölgeye istihkamlarını kuruyorlar. Ve adım adım yeni bir devlet oluşumuna yöneliyorlar.
Bu kurulacak yeni devlet Batı'ya hem ekonomik, hem siyaset olarak bağımlı olmalı. Çevre ülkelerle sorunlu olmalı.
Böylece bölgede bir Kürt devleti oluşumuna doğru yönlendirmeye çalışıyorlar.

AB özellikle Almanya ve Fransa bu yüzden bu bölgede çok geziniyor. İngiltere ise İsrail ve ABD üzerinden hareket ediyor. ABD ise hem kendi satacağı ürünler için, hem dünya doğal gaz piyasasını kontrol için, bu bölgeden vazgeçemiyor.

Şimdi Türkiye'nin düzenlediği bu harekat, bu uydu devletin kuruluş amacını tamamen bitirmek ve kontrol etmek üzerine...

24 Eylül 2017 Pazar

Dünya Çapında Barış Mümkün mü?



Maalesef dünya çapında bir barış ortamı imkansız gözüküyor. Çünkü insanlık nüfusu 9 milyara dayanırken, doğal kaynaklar 1950'lerdeki miktarın yarısına düşmüş durumda.

İnsanlık, dünya'nın tükenen doğal kaynaklarını yenileyebilmesi için her yıl, gelecek yıllardan daha fazla borç alıyor. Bir bakıma, torunlarımızdan alınmış kredilerle insanlık yaşıyor.

Aynı şekilde insanlar, kendi gelecek yıllarının üretimlerine borçlanarak, özendikleri Batı tipi tüketim toplumu olma yolundalar.
Bankacılık  kredi sistemi, bireyin kendi geleceğini ipoteklemesi üzerine kurulmuş durumda. (Geçmişin bireysel kölelik anlayışının yerini alan modern zihinsel ve üretimsel kölelik …)
Diğer yandan mevcut "liberal demokrasiye dayalı kapitalist ekonomik sistemde" çöküyor. Bu gelir dağılımında eşitsizliklerin artışı,  insanların, gelecekten endişe duyarak daha kapalı toplum yapılarına yönelmesine neden oluyor.

Günümüzde 40-50 yıl veya daha eski dönemlerdeki siyasi, ekonomik ve toplumsal yapıları özleyenler, arayanlar artıyor.
Siyaset kurumları da, toplumlardaki bu endişeyi kullanarak, daha güçlü, birleşmiş, dışa kapalı toplum modelleri vaatleri ile eski şanlı günlerin sözlerini veriyorlar.

Avrupa toplumları, bu konuda önde gidecek gibi gözüküyor. Mevcut sosyal refahlarını ve zenginliklerini borçlu oldukları; geçmiş 500 yılda sağladıkları üçüncü dünya ülkelerinden gelen göçler ve ekonomik durgunluk, bu korunma  güdülerini artırıyor.
Bir yandan sadece zihinsel ve duygusal değil, ayrıca fiziksel bariyerlerle, gelen göçleri engellemeyi düşünenlerin sayısı artıyor.

Mesela bu dönemde ihtiyaç duyacakları doğal gaz kaynaklarını hem çeşitlendirmek hem de ucuza mal etmek için, müdahil oldukları Ortadoğu'dan gelen göçmenlere karşı olan tutumları, bu eğilimlerini daha da güçlendiriyor.
İngiltere’de Brexit oylaması, İspanya’da Katalan bölgesi referandumu bu yeni eğilimin ilk ayak sesleri…

Ekonomik küreselleşmenin getirdiği karşılıklı bağımlılık, ulus devletlerin çok uluslu şirketler karşısında piyasadan çekilip, sosyal devlet anlayışının zayıflaması, hep toplumsal dinamikleri ateşleyen ve  kendileri dışındakileri "onlar" şeklinde tanımlamalarına yol açan yaklaşımlar geliştiriyor.

Üstelik sadece küresel değil, ulusal çapta bile kültürel, dini, etnik gruplaşmalar iç paylaşım kavgalarının da sinyalini veriyor.
Ülkeler içindeki kamplaşmalar da artıyor. Üretime katkısı sınırlı olan ya da hiç olmayanların, üretici olanlar üzerindeki baskısı artıkça, üretmeyenlerin oy çoğunluğu ile üretenlerin gelirleri üzerinden vergilerle gelir paylaşımları da bu iç kamplaşmaları körüklüyor.
Emekli veya çalışan vatandaşların sosyal refahını yükseltecek, yatırımların ekonomik kaynakları, gün geçtikçe daha fazla işsizlerin, çok çocuklu ailelerin, göçmenlerin ya da mültecilerin temel yaşamsal ihtiyaçlarına  kullanılıyor.

Aynı ortamda ,sosyal refah devleti anlayışının aşamalı olarak zayıflatılması, devletin toplumsal dengeleri gözetme ve  sürdürme gücünü de zayıflatmış durumda. Devlet, daha çok iç ve dış güvenlik politikalarından sorumlu bir konuma gerilemiş ve iç piyasaya sınırlı müdahale eder ve yönlendirir hale getirilmiş durumda.

Böyle bir ortamda insanların içinde bulundukları çıkmazlardan ve belirsizliklerden kurtulmak için, popülist ve milliyetçi politikacılara yönelmeleri ve onların liderlikleri altında toplanmaları da doğal bir olgu haline dönüşüyor.

Bu liderlerin ise, onları destekleyenlerden aldıkları güce dayanarak, toplumlarına güzel ve refah günleri vaat ederek, kavgacı ve uzlaşmaz devlet politikalarını geliştirmeleri de mümkün gözüküyor.

Günümüzde mevcut  demokratik siyasal sistemler,  toplumların ekonomik gücünü oluşturan üretici eğitimli orta sınıfı temsil etmekten gittikçe uzaklaşıyorlar. (Eskinin fabrika üretimine uygun düşük eğitimli işçi sınıfının yerini ve çoğunluğunu, iyi veya yüksek eğitimli orta sınıf almış durumda. Bu yüzden, eski işçi sınıfını temsil eden ve iktidarlar üzerinde sosyal politikalar konusunda baskı gücü oluşturan sendika ve benzeri örgütlenmelerde ciddi bir yaptırım gücü kaybetmiş durumda…)
Özellikle kredi sistemiyle desteklenmiş tüketim modelleri sonucu, insanlar bir ev ya da araba için gelecek 5-10 yıldaki ekonomik kazançlarını ipotek altına sokup, paranın-sermayenin belli ekonomik güç odaklarında toplanmasına da destek oluyorlar.
Bu yolla üretici orta sınıflar, gelirlerinin önemli bir kısmını zengin üst sınıfa aktarıyorlar. Gelir dağılımı adaletsizleşiyor ve milyoner sayısı artıyor.

Oy çoğunluğu ile seçilen iktidarlarda, bu borçlu sınıf yerine ekonomik kaynakları ellerinde toplamış güç odaklarının daha fazla etkisinde ve telkininde kalıyorlar.
Bu durumda alınan çoğu ulusal karar, daha çok uluslararası ya da ulusal ekonomik otoriteleri ve ihtiyaçlarını temsil ediyor.

(Meclislerde kendisinin ve düşüncesinin temsil edilmediğini düşünen vatandaş sayısı hızla artıyor. Bunun en güzel kanıtlarından biri de, "siyasetçi olmanın" bir meslek haline dönüşmesi ve vatandaşı temsil etme gücünün, ekonomik olarak güçlü birey ve ailelerin ellerinde toplanması. Bu gün herhangi bir seçime aday olarak katılmanın ekonomik maliyetini, çoğu sıradan vatandaş kaldıramaz hale geldi.)
Bu durum sadece gelişmekte olan değil, neredeyse dünya çapında ve yaygınlaşıyor.
Özellikle silah ve petrol-gaz üreticisi şirketler, lobi çalışmaları ile ulus devletler üzerinden çeşitli bölgelerde; pazar ve üretim kaynaklarını kontrol etmek için mücadele ediyorlar.

Bu nedenle ülkeler ve ülke liderleri arasındaki çatışmalar, restleşmeler gittikçe sertleşiyor. Amerika'daki seçim sonuçlarından, Avrupa'daki bir çok sağcı, milliyetçi cephelerin gittikçe güçlenmesi buna işaret.
Çünkü paylaşılacak kaynaklar azalmış ama paylaşmak isteyen kişi sayısı çok çoğalmış durumda...(Kimi devletlerde, toplumlarından feda edilebilecekler ile korunacaklar arasındaki farkları belirleme, dolaylı yoldan bile başlamış olabilir.)
Sosyal devlet anlayışının, iş güvencelerinin zayıflaması, eğitim ve sağlık gibi toplumu direk ilgilendiren kurumların özelleşmesinin artması buna bir işaret olarak da yorumlanabilir.
Üretmeyen, üretimde olmayana; daha az korumacılık ve destek verilirken, bunların devlet politikalarına ve uygulamalarına bağımlılığı da artırılıyor.

Ülkeler kendi içlerinde bu kadar kaynarken, uluslar arası ortamda ise iktidarların ulusal politikaları, uluslararası şirketlerin pazar ve kaynak paylaşımlarıyla biçimlendirilirken, üstelik daralan imkan ve azalan kaynaklarla bu paylaşım kavgası kızışırken, tüm dünyayı saracak evresel bir barış dönemi ummak, büyük bir hayal olur.

Çözülmesi gereken ulusal ve uluslar arası, birbirine bağımlı ve destekleyen çok problem var. Her problemin çözümü, yeni ve başka bir problemi doğuruyor. Ya da eski bir taneyi güçlendiriyor.
Bu problemleri aşmak için, Gordion düğümünü çözmek gerekecek.

Tabi gelecekteki savaşlar geçmiştekinden farklı ortam ve araçlarla da olacak, geçmişteki konvansiyonel (tank, top, asker ağırlıklı silahlı kuvvetler) orduların yerini, daha küçük, mobilitesi yüksek veya kiralık ordular almış durumda.

(Meclislerde temsil edilmediklerini düşünenlerin, ulusal politikalara olan desteği de azalıyor.)

Bu kiralık ordular genelde, bir başka ülkenin terörist gruplarından oluşuyor-oluşacak. Hatta bu amaca uygun bölgesel örgüt yok ise, uluslar arası insan kaynaklarından belirlenen amaca hizmet edecek ideolojiye yatkın insanlardan terör grupları bile kurulacak.

Mesela son dönemlerde kurulan Işid;  hem Islam algısına büyük zarar verirken, hem de gelecekte Akdeniz’e ulaşacak doğalgaz boru hatlarını kontrol edecek ve koruyacak ama küçük ve komşu ülkelerle kavgalı olduğu için, müşterilerine siyasi ve ekonomik olarak bağımlı kalacak bir devlet oluşumu için Kuzey Irak ve Kuzey Suriye bölgesini büyük çapta temizlemiş ve bu devletin kuruluşu için hazırlamıştır.
(Bu çalışma nereden bakılsa, 20 yıllık bir proje ürünü gibi gözüküyor.  Dünyanın başka ekonomik kaynak noktalarında da benzer projelerin uygulama da olması muhtemel.)
Bir bölge durulunca, taşlar oturunca başka bir bölgede yeni sorunlar patlak verecek gibi geliyor.
Bu nedenle liberal ekonomik sistem ve araçları insanlık tarafından terk edilmedikçe, dünya çapında bir barış ihtimali gözükmüyor. Bölgesel barış ve durgunluklar da, aldatıcı… Kalıcı değiller.                                              


-----------------------------------------------------------------------
Is a global state of peace possible?


Unfortunately, a global state of peace seems impossible. Because humanity is being based on 9 billion people,but on the contrary the natural resources have fallen in half of the 1950s.

Every year, the Humanity borrows more from the coming years to renew the world's exhausted natural resources. Humanity lives on loans that we receive them from our grandchildren.Likewise, people owe their own future productions to supply their interests become Western-type consumer society.
The banking credit system is based on mortgaging the individual's own future. (This is modern mental and productive slavery system...)
On the other hand, the current "liberal democracy-based capitalist economic system" collapses. This leads to an increase in inequalities in income distribution and is causing people more anxious who is concerned about the future and their societies have been turning into more closed society structures.
Nowadays, the number of people in societies  who are seeking political, economic and social structures of the past of 40-50 years or more, are increasing.

The Political Institutions, Parties have been using this anxiety in their societies by making promises of old glorious days as stronger, united and closed-protected community models.
European societies seem to be ahead in this regard. Economic stagnation  and  migrations from third world countries, which they have provided  their existing social welfare and wealth for the past 500 years, are causing to increase their preservation instincts.

The number of people is increasing not only mental and emotional, but also with physical barriers  who think that they have to be prevented these immigration's.
For example, their attitudes towards immigrants and refugees from the Middle East and Africa are strengthening as trends. Contrary to this, where they are involving with their territories in order to get cheaper the natural gas from diversified resources for their next closed and preserved periods. (Brexit in Britain, Catalan territory referendum in Spain are the some first footsteps of this new trend ...)
The economically interdependence of the globalization are developing approaches which one is that the national states are withdrawing from the market control against multinational companies. And the other one is that the societies are developing  approaches as “we and they-outsiders”  inside them, by weakening  welfare of the social state.This ignites social dynamics of these nations.

Moreover, this are also signalling  internal sharing quarrels not only global but also national, cultural, religious, ethnic groupings.So, the polarization are also increasing in the countries.

For example, the economic pressure of non or limited producers are increasing  on the producers of  nations. They get this power by the majority based vote power and public pressure.

As a result, the economic sources which have to be  are used to raise social welfare of retired or working citizens, are used for  the essential vital needs of migrants,  refugees, unemployed or the many children of their families.
At the same time, the attenuation of the social welfare state has also weakened the state's ability to maintain social balances.

The state has declined to a position mainly responsible for internal and external security policies while the ability to intervene to markets are diminishing.
In such an environment, it is becoming a natural phenomenon for people who are  gatherings under populist and nationalist politician leaders to get rid of the tribulations and uncertainties.

It is also possible for these leaders, who may develop their fighting and uncompromising state policies by promising good and prosperous days for their communities as  supported by the majority of votes.
Present democratic political systems are increasingly moving away from representing the producer-educated middle class, which constitutes the economic power of societies.
(Instead of older has majority of the low-educated working class who are suitable for factory production in,  a good or highly educated middle class  taken the place of them.
Thus  unions and similar organizations representing these former working classes had lost  a serious sanction and imposing pressure on social policies on the power.)

Especially, as a result of the consumption models supported by the credit system, The people are getting in dep by mortgaging their next 5 or 10 years of work productions for a car, or home or etc...  This system is helping to collect the money-capital in certain economic powers and centers.
In this way, the producer middle class transfers a significant portion of their income to the rich upper class. Income distribution is becoming unfair and the number of millionaires are increasing.
The elected governments by the majority of votes  are being strongly influenced by the Spoolers of economic resources in their hands instead of this debtors.
In this case, most national taken decisions  are more representative of international or national economic authorities and their needs.
(The number of citizens who think that he or she is not represented in the Assemblies are increasing rapidly after elections. One of the best proofs of this is that "becoming a politician" becomes more professional.And the power of representing citizens are accumulate at the reign of economically powerful individuals or families.Today, the economic cost of joining an election as candidate has become untenable for most ordinary citizens. )
This is not just only developing countries, it is spreading almost world-wide.

Particularly Arms and Oil-gas producing companies are struggling to control market and production resources in various regions through lobbying and nation states.For this reason, the conflicts between the countries and their leaders are getting harder and harder.

This conclusion can be made from empowering the rightist and nationalist fronts in Europe and from  the last elections in America.
Because the resources which have to be shared by community, have been diminishing, however the number of people who want to share these resources has been multiplying so much ...
The weakening of job security, down warding public health and education services, social security tools and privatization of these  institutions  can be  interpreted as an indication for the lowering the understanding of the social state. Also as a preserving these vote fields, non or less producers while less protecting, increased their dependence on government policies and practices by public projects. This means more burden taxes on pay rollers.

It is a great dream hoping a global peace that will encompass the whole world, while the countries are so boiling in their societies and the international corporations are struggling for diminished resources to keep their markets by shaping international politics.

There are many national and international problems which are interdependent and supporting to each other that need to be resolved.
The solution of every problem creates  new problem. Or it strengthens the old one.To overcome these problems, the humanity have to solve the Gordion knot.
Of course, future wars will take place with different environments and tools than before. Smaller, higher mobility and fire power or hired armies taking over the conventional (more soldier, tank, ball, military) armies of the past.
Those who think they are not represented in parliaments are also getting less support to national politics.

These hired armies will usually be made up of terrorist groups of another country.Even if there is no suitable regional organization for this purpose, even terrorist groups may be established among people who are ideologically prone to serve for the purpose determined by international human resources. .
For example, Ishid-ISIS has largely cleared to prepare northern Iraq and the Syrian territory for the formation of a new small state that will be politically and economically dependent on its customers because of conflicts with former owners-new neighbours.
This new state will control and protects natural gas pipelines that will reach the Mediterranean in the future.
(From the point of view of this work, it seems to be a project product of 20 years. It is likely that similar projects may also be implemented at other economic resource points of the world.)
When a region is slacken, new problems are likely to break out in another region.

For this reason, I think, there is no world-wide possibility of peace unless the liberal economic system and tools are abandoned by humanity.
Regional peace and stagnation are also deceptive They are not permanent.