İshak Sezer DEDE 25 Ağustos 2015
Bilim, araştırmalarını ve sonuçlarını belirli bir dönem veya belirli bir toplum için değil. Sonsuza kadar ve herkes için yapar. Bunu aktarmak içinde tabi ki dile ihtiyaç duyar. Aktarılan bilgiler ve bilimsel sonuçlar net olmalı farklı zamanlarda farklı kimselerce hep aynı şekilde algılanmalıdır. Bu yüzden kullanılan dilin zamanla kırılmaması anlam kaymalarına sebep olmaması ve kelimelerin her yüzyılda aynı anlamı taşıması gerekir. Bu çok zor hatta imkansızdır çünkü dil hayatta kaldığı sürece, nesilden nesilden aktarıldıkça doğal olarak değişir. Fakat, dil ölmüş, bir dönem kullanılmış ve artık kullanımda değil durumda ise bilim dili olarak kullanılabilinir. Zaten Latince'nin kullanılması bu sebeptendir.
Kaan Topçu 26 Ağustos 2015
Türkçe bunun için çok yeterli bir dil dir. Bilim dilinin olabilmesi için matematiksel olarak kelimelerin yeterli anlamlarda açıklaycı sayıda olması gerekir. Bu gün zannedilenin aksine ingilizce ,almanca,fransızca bilim dili olabilecek yeterlilikte değildir. Matematiksel olarak hepsi eksiktir. Çünkü hissiyat ve derinlik içeren hisleri duyguları açıklıyacak bir kelime yeterliliği yoktur. Bilim gönül +akıllın birleşmesidir. Gönül yolu belirler gideceği yeri belirler akıl ise oraya en kısa nasıl giderimi düşünür. Bu gün 80bin yıllık geçmişimizin olduğunu düşünürsek dünya ya da bilimi bizim öğrettiğimiz aşikardır. Batılı da akıl vardır,ancak gönül hep eksik kalmıştır. Örnek verecek olursam:Bu gün atom enerjisini kullanbilecek bir seviyedeyiz kabuldür. Ancak bu enerjiyiden atom bombası çıkardılar. bunu yapanlar akıllı ama gönülü eksik olanlardır. Televizyon gibi bir teknolojiyi çok faydalı şeyleri anlatması öğretmesi açısından kullana bilirdik. Ancak boş yere zaman çalmak için günümüzde kullanılıyor. Genelikle. Tarih boyunca geçmişi irdelersek anlarız ki bin senede bir biz batılıya adamlığı gönülü öğretiriz. Ama onlar hep unuturlar. Yani diyeceğim ki Türkçe matematiksel olarak çok mümkün bir dildir. Türkçeyi herşeyiyle öğrenirsek. Gerçekten bilimi daha kolay bir anlaşılırlığa zengin kelimelerimiz sayesinde çok daha anlaşılır boyuta çekebileceğizdir. (benim de düşüncem böyledir) :)
İshak Sezer DEDE 27 Ağustos 2015
Sayın İshak Dede Sezer, daha önce de dil ile bazı
sorularınız ve düşünceleriniz oldu. Hemen hemen hepsinde size hak
veriyorum. Kendi açımdan bir kaç ekleme
yapmak istiyorum.
Dil kaynak olarak içinde bulunduğu toplumun
kök kültürüne dayanır. Yani göçebe bir kavim ile yerleşik bir kavim'in dil
gelişimi de medeniyetleri de farklı olur. Bizler, yani Türkçe konuşup düşünenler göçebe bir kavmin dilini konuşuyoruz. Şu anki Türkçe'mizle İzmir'den Çin sınırına kadar bir gezi yapsak, bir iki ağız değişikliğini öğrendikten sonra rahatça gezebilir, meramınızı anlatabilirsiniz... Türkçe kökten türetme, ön ek, son ek ve diğer parçalarla müthiş esnek ve uyumlu bir dil. Örneğin "(Çekoslavakya)lılaştıramadıklarımızdanmısınız?" kelimesinin içerdiği anlam zenginliği benim için hep güzel bir örnek oldu. Tek bir kelime ile birçok durumu ve sorguyu aktarmak mümkün.
Aynı yapı diğer dillerde nasıl olur bilmiyorum ama batı dillerinde koca bir cümle gerekir bu kelime için... Bu yüzden kelimelerin değişmemesi düşüncesine pek katılamıyorum. Zaten günümüzün bilim dili artık İngilizce oldu. O da başka dillerden kelime almaktan pek rahatsız bir dil değil. Yerleşik yaşamda ise insanların sürekli aynı bölgede oturuyor olması nedeniyle ve toplu yaşamın getirdiği yeni kavramları adlandırma ihtiyacından yeni kelimeler türetmeleri de böyle oluyor. Yaşadıkları ortama göre yeni tanımlamalarda bu şekilde üretiliyor. Eskimoların kar için, Arapların çöl kumu için onlarca hatta yüzlerce kelime kullanması gibi. Ya da denizcilerin kendi meslek dilleri gibi.
Bizler göçebelikten yerleşik hayata geçtiğimizde, gündelik kullanım kelimeleri dışında kalan kavramların karşılığı birçok kelimeyi ithal etmişiz. Türetme yerine çok daha kolay gelmiş. Osmanlıca gibi yapay bir dil bunun en uç örneklerinden olmuş. Ancak her dil, aynı zamanda toplumun düşünce mantığından etkilenir ve düşünce yapısını da biçimlendirir.
Bu da Türk toplumunun diğer Ortadoğu toplumlarından farklı kalmasında etkili olmuştur. Yine de Arapça ve Farsçanın etkisi hala küçümsenmeyecek ölçüdedir.
Önemli olan bu kelimeleri dilden çıkartmak değil, Türkçeleştirmektir. Yani arkalarındaki kavramların doğru ve isabetli olmasıdır.
Yabancı dille eğitimi sormuştunuz… Şahsen, Türkçe’yi ve kavramlarını doğru düzgün öğrenmemiş birisinin, yabancı bir dildeki kavramları doğru anlayacağına ve anlatacağını düşünmüyorum.
Olay sadece ezberleme olayı değil… Kelime ile insanın kafasında bazı kavramların, kelimelerle anlatılamayacak düşüncelerinde ateşlenebilmesi lazım.
Bunun için Türkçe’yi kavramadan başka bir dille eğitim nafile bir eğitimdir. İnsanın (eğitimcilerin ve eğitilenlerin) kendisini kandırmasıdır.
Kendi dilimizi anlayıp kullanabildiğimiz ölçüde, başka bir dili anlayabilir ve kavrayabiliriz. Hangi kelimenin kafamızdaki hangi kavrama karşılık geldiğini anlamadan, yazdıklarımız da anlattıklarımızda hedefinden uzak olur.
Neden? Türkçe bilim dili olmaz mı? Olabilir. Ama tek bir ana şartı var. Gelişen ve devinen bir SANAT anlayışı…
Bilim tek başına kavramlar, bakış açıları üretemez. Gündelik hayatı gözlemleyip, onu kavramak için farklı düşüncelere ve bakış açılarına açık olmak zorundadır. En önemlisi de sanat ve kültür birikimi şarttır. Sanattaki birçok eser, bilimcilere farklı bakışlar geliştirmelerinde, ilham almalarında faydalı olmuştur. Resim, heykel, felsefe, mantık, müzik ama özellikle kaliteli müzik hep görüş açılarını zenginleştiren konulardır.
Sinema veya diziler, insanlara yeni bir bakış açısı kattığı zaman sanat eseridir. Aksi halde ...
Türkçe’nin bugüne kadar bilim dili geliştirme de eksik kalmasının ana nedeni de budur bence. Sanatın ciddi anlamda ihmal edilmiş, sadece zevk ve haz boyutunda eğlenceye dönüştürülmüş olmasıdır.
Atatürk devrimleri ile aldığımız birkaç karış yol bile aşınmaya başlamıştır. Sanat bir zevk unsuru değil, toplumsal bir ihtiyaç ve tercih olmadıkça da bilimsel anlamda gerçek bir ilerleme yapamayız.
Dilimizde, değişen dünyadaki yeni kavramlara hazırlıksız olarak, kendi kelimelerini üretemeden, mevcut yabancı karşılıkları ile bunları kullanır.
Örneğin, bilgisayar ile ilgili terimler, ülkemizde bilgisayar kullanımından 10 yıllar evvel üretilmiş olmasaydı, bugün birçok bilgisayar kavramı için İngilizce karşılıklarını kullanır olurduk. (Gerçi bazı kişiler İngilizcelerini kullanıyor ve bu kulak alışkanlığı yapıyor ki dikkatime rağmen bende aynı kelimeleri sarf ediyorum :- (
Burtay Mutlu 27 Ağustos 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder