İnternet üzerinden her türlü bilgiye ulaşmamız mümkün. Bilgi'nin hızlı üremesi ve değişimi karşısında ancak internet bize son ve güncel bilgileri sağlıyor.
Bunun yanında ilgili konuda az veya çok bilgisi olanların da, olmayanlarında yorum ve eklemeleri ile zenginleşiyor.
Özgür bir ortam olması nedeniyle, doğru ve güncel bilginin yanında, arasında, serpiştirilmiş veya toplu olarak yanlış, hatalı, yanlı bilgilere de denk geliyoruz.
Bu bilgilerin doğruluğunu veya yanlışlığını test etmek ise, genellikle o konuda bilgisi olmayanlar için genelde çok zor. Üstelik güncel bilgilerin çoğu zaten yeni olduğundan, doğruluğunu test etme imkanı da yok.
Eskiden bilimsel yayınlar, ilgili konularda yetkin kişilerden oluşan bir kurul tarafından kontrol edilir, güncellenir ve yayınına onay verilirdi. Bu onların güvenirliğini artırırdı.
Özellikle ansiklopediler, güncelliklerini yıllar boyu korurdu.
Ancak günümüzde, uzmanlaşan ve alt dallara ayrılan konular yüzünden her yıl, neredeyse önceki yılların toplamı kadar bilgi ekleniyor literatüre...
Böyle bir aktif bir bilgi üretimini ve güncellemesini kontrol etmek, imkansız gibi...
Ehh..Arada yarım yamalak, yanlış bilgilerde dağılıyor.
Bunları nasıl ayırt edeceğiz?
İlk önce, kullandıkları kaynaklara bakmak lazım. Eğer kaynaklar arasında akademik olanlar var ise ya da güncel popüler bilimsel dergilerde kullanılmış ise (çünkü bu dergiler, matbaa basımından önce gene ne olursa olsun bir elemeden geçiriyor yeni bilgileri) güvenirliği konusunda rahat olabilirsiniz.
Doğru mu, yanlış mı? Bu daha zor bir soru. Çünkü doğru, genellikle güncel bilgi birikimimiz ve bakış açımızla alakalıdır. Bu şahsi de olabilir, toplumsal olarak da... Mevcut bilimsel akımda şu an doğru kabul edilen ve kanıtlanan bir bilginin, 10 yıl sonraki bilgi birikimi ve bakış ile aynı değerde olacağı şüpheli. Üzerine yeni eklemelerle tamamen farklı bir cevap üretebilir.
İkinci olarak, kendi bilgi birikiminize dayalı olarak mantığınızı kullanabilirsiniz. Tamam tüm bilgiye hakim olmayabilirsiniz ama en azından temel mantığını biliyorsunuzdur. Bu yeni bilgi, bu mantığa uyuyor mu? Onu destekliyor mu? Buna göre, doğru ya da yanlış olduğu konusunda bir fikriniz olabilir.
Üçüncü olarak ise, ilgili konuda belli bir bilgi birikimine sahip kişilerin fikirlerini alırsınız. Mesela fizikist gibi platformlarda...
Son olarak da, eğer hiç bir değerlendirme imkanınız yok ise, bu sefer bu bilgiyi elinizdekilerle çürütmeye çalışırsınız. Bilgiyi çürütmek için saldırırken de onu anlayabilir, doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir edinebilirsiniz.
Bu durumda internetteki bilgileri, özellikle yenileri, şüpheyle ele alıp, kesin karar vermeden önce süzgeçten geçirmek en mantıklısı.
Ancak bilginin çoğalma ve çoğaltılma hızını göz önüne alırsak, şu an mevcut bilgi ihtiyacını en hızlı ve bol kaynakla besleyebilecek tek kaynakta internet.
Zaten her bilgi üretiminde, anti tezi de kısa sürede üretildiğinden, doğruluğunu /yanlışlığını değerlendirirken elimizde bolca kaynak olacaktır.
Konuyu anlamak ise tamamen farklı bir şey...Bir konuda fikir ürettiğinizde, eğer o konuyu anladıysanız- doğru olarak- o konunun ana fikri-özü ile uyumlu-tamamlayıcı fikir üretebilirsiniz.
Anlamadığınız bir konuda ürettiğiniz fikirler, yama gibi durur. Bir iki eleştiri ile düşerler.
Her insanın bilgiyi anlama ve kavraması farklı olduğu için, bir konuyu yeterince anlayan bir insanın üreteceği yaklaşım her zaman farklı-yeni ama eski konuyla bütünleşik olur. Bazen bir nüans, tüm bakış açısını değiştirebilir.
https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/35096/
irade etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
irade etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
21 Şubat 2018 Çarşamba
İnternet üzerindeki bilginin güvenirliği?
Etiketler:
akıl,
anlama,
ansiklopedi,
bilgi,
Bilim,
eğitim,
Gelişim,
güvenirlik,
irade,
kavrayış,
matematik,
pozitif,
yargılama,
yorum,
yürütme,
Zeka
16 Ocak 2017 Pazartesi
Bilincin bir fiziği var ise, özgür iradeden bahsedebilir miydik?
Kemal 16 Ocak 2017
Örneğin aç olduğumuza karar mı veririz yoksa vücudumuz için gerekli olan kalori kaynaklarına mı ihtiyacımız mu vardır ?
Eğer öyle ise yani bilinçlerimizin ortak bir fizik yasası var ise ; bilinç-dışı olarak adlandırdığımız nörolojik , ruhsal ve davranışsal durumlarımız , '' bilincin fiziğinden '' tamamen aykırı mı hareket etmektedir ?
Onlarca bilinç teoremi , bilinç kavramını tıpkı uzay, madde ve enerji gibi temel fiziksel bir parametre olarak ele alır ve yine bu fiziksel fenomenler gibi bilincinde evrensel olduğunu dile getirir . (En azından okuduğum 15-20 arası bilinç teoriminde böyle )
Başlık basit ama bir o kadarda saf bir sorudan ibaret aslında . İlginç olan şey ise bu soruya basit ama saf cevaplar değilde , ilginç ve yaratıcı cevaplar verilmesi gerektiğidir .
Burtay Mutlu (shibumi_tr) 17 Ocak 2017
Bence; Bilinç, her şeyden önce "karar verip uygulayabilme iradesidir.
İrademiz ile verdiğimiz kararları ise; bir çok değişkenden gelen veriler belirliyor.
Bilinçsiz eylemler olarak nitelediğimiz fizyolojik durumlar ve tepkiler de aslında bilincin bir parçası.
Onlar üzerinde irade sahibi olmayışımız, onları yadsımamıza neden oluyor olmalı.
Mesela; aynı olay karşısında; sağlıklı ve dinlenmiş bir vücut ile yorgun ve hastalıklı bir vücut sahibi olduğumuzda verdiğimiz kararlar ve tepkiler bile farklı olacaktır.
Bilinci iki parçadan oluşmuş kabul etmek daha mantıklı gibi bence.
1) Çevreden (ve içten gelen) bilgilere göre oluşan kontrol edilemeyen değişkenler
2) Aynı bilgilerden kontrollu olarak seçilen ve irade kullanılarak şekillendirilenlerden...
Fiziksel karşılığı için, ilk duruma (1) Kuantum dalgalanmasına göre üretilen sonuçlara,
İkinci duruma (2) Einstein ile doğan bildiğimiz modern fiziğe göre oluşan sonuçlara, benzetebilirim.
Yani bir tanesi kesin verilerden, diğeri ise olasılıkların en güçlü şekillendirdiği dalgaya göre oluşan bilgilerden oluşuyor.
Bilinci, bu çerçevede; kesin ve net verilerle, olasılığa dayalı belirsiz verilerin işlenmesi sonucu oluşan bir irade olarak niteleyebilirim.
Özgür irade bunun neresinde? Olasılığa dayalı belirsiz verilerde...
Bizler bu olasılıklar içinde, en güçlü olasılığı "seçme eğiliminde-umudunda" olsak da, daha zayıf bir olasılığı "seçme ihtimalimiz her zaman eşit."
Bilincin evrenin temel değerlerinden biri olduğuna inanıyorum.
Hatta, Yaratıcının "yarattığı insan" kavramı ile "salt bilinci" kast ettiğini düşünüyorum.
Her ne kadar fiziksel vücudumuza çok bağımlı olsak da, bunlar algı yanılsaması.
Yani belli bir bilinç düzeyine ulaşmış, geçmiş her canlı " yaratılmış insan" olarak nitelenebilmeli.
Bu bizi yaratılışın evrenselliğine ve genişliğine götürür. Bir çok başka gezegendeki hayat ihtimalini, ruhsal açıdan kabul edilebilir kılar.
Tabii vücuduna aşırı bağımlı düşünenleri de ciddi bir bunalıma sokar. Yaratılmışların en şereflisinin vücutları değil de, bilinçleri-akılları olunca sadece...
Böyle bir durumda bize verilen yaşam, bilincin geliştirilmesi, güçlendirilmesi, güzelleştirilmesi için bir hediye olur.
(Bu tanım, çoğu insan tanımlı biyolojik yaratığın işine gelmeyecek çünkü kabul ederlerse, tüm yaratılmış varlıklara saygı ve sevgi duymak zorunda kalacaklar. Evrim bile bu yaratılışın sebepler-sonuçlar zincirinin bir parçası olur.)
Diğer yandan, kendimizden aşağı gördüğümüz, bilinçsiz olarak tanımladığımız canlılarında kısmı de olsa bilinci olduğunu kabullenmel zorunda kalırız. Sosyalleşme ve gelişme düzeylerine bağlı olarak, net sonuçlara göre irade içeren tepkileri oransal olarak düşük iken, belirsiz verilere göre tepkileri daha yoğun olan canlılar. Yani duygusal tepkileri daha yoğun canlılar.
https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/26788/
Örneğin aç olduğumuza karar mı veririz yoksa vücudumuz için gerekli olan kalori kaynaklarına mı ihtiyacımız mu vardır ?
Eğer öyle ise yani bilinçlerimizin ortak bir fizik yasası var ise ; bilinç-dışı olarak adlandırdığımız nörolojik , ruhsal ve davranışsal durumlarımız , '' bilincin fiziğinden '' tamamen aykırı mı hareket etmektedir ?
Onlarca bilinç teoremi , bilinç kavramını tıpkı uzay, madde ve enerji gibi temel fiziksel bir parametre olarak ele alır ve yine bu fiziksel fenomenler gibi bilincinde evrensel olduğunu dile getirir . (En azından okuduğum 15-20 arası bilinç teoriminde böyle )
Başlık basit ama bir o kadarda saf bir sorudan ibaret aslında . İlginç olan şey ise bu soruya basit ama saf cevaplar değilde , ilginç ve yaratıcı cevaplar verilmesi gerektiğidir .
Burtay Mutlu (shibumi_tr) 17 Ocak 2017
Bence; Bilinç, her şeyden önce "karar verip uygulayabilme iradesidir.
İrademiz ile verdiğimiz kararları ise; bir çok değişkenden gelen veriler belirliyor.
Bilinçsiz eylemler olarak nitelediğimiz fizyolojik durumlar ve tepkiler de aslında bilincin bir parçası.
Onlar üzerinde irade sahibi olmayışımız, onları yadsımamıza neden oluyor olmalı.
Mesela; aynı olay karşısında; sağlıklı ve dinlenmiş bir vücut ile yorgun ve hastalıklı bir vücut sahibi olduğumuzda verdiğimiz kararlar ve tepkiler bile farklı olacaktır.
Bilinci iki parçadan oluşmuş kabul etmek daha mantıklı gibi bence.
1) Çevreden (ve içten gelen) bilgilere göre oluşan kontrol edilemeyen değişkenler
2) Aynı bilgilerden kontrollu olarak seçilen ve irade kullanılarak şekillendirilenlerden...
Fiziksel karşılığı için, ilk duruma (1) Kuantum dalgalanmasına göre üretilen sonuçlara,
İkinci duruma (2) Einstein ile doğan bildiğimiz modern fiziğe göre oluşan sonuçlara, benzetebilirim.
Yani bir tanesi kesin verilerden, diğeri ise olasılıkların en güçlü şekillendirdiği dalgaya göre oluşan bilgilerden oluşuyor.
Bilinci, bu çerçevede; kesin ve net verilerle, olasılığa dayalı belirsiz verilerin işlenmesi sonucu oluşan bir irade olarak niteleyebilirim.
Özgür irade bunun neresinde? Olasılığa dayalı belirsiz verilerde...
Bizler bu olasılıklar içinde, en güçlü olasılığı "seçme eğiliminde-umudunda" olsak da, daha zayıf bir olasılığı "seçme ihtimalimiz her zaman eşit."
Bilincin evrenin temel değerlerinden biri olduğuna inanıyorum.
Hatta, Yaratıcının "yarattığı insan" kavramı ile "salt bilinci" kast ettiğini düşünüyorum.
Her ne kadar fiziksel vücudumuza çok bağımlı olsak da, bunlar algı yanılsaması.
Yani belli bir bilinç düzeyine ulaşmış, geçmiş her canlı " yaratılmış insan" olarak nitelenebilmeli.
Bu bizi yaratılışın evrenselliğine ve genişliğine götürür. Bir çok başka gezegendeki hayat ihtimalini, ruhsal açıdan kabul edilebilir kılar.
Tabii vücuduna aşırı bağımlı düşünenleri de ciddi bir bunalıma sokar. Yaratılmışların en şereflisinin vücutları değil de, bilinçleri-akılları olunca sadece...
Böyle bir durumda bize verilen yaşam, bilincin geliştirilmesi, güçlendirilmesi, güzelleştirilmesi için bir hediye olur.
(Bu tanım, çoğu insan tanımlı biyolojik yaratığın işine gelmeyecek çünkü kabul ederlerse, tüm yaratılmış varlıklara saygı ve sevgi duymak zorunda kalacaklar. Evrim bile bu yaratılışın sebepler-sonuçlar zincirinin bir parçası olur.)
Diğer yandan, kendimizden aşağı gördüğümüz, bilinçsiz olarak tanımladığımız canlılarında kısmı de olsa bilinci olduğunu kabullenmel zorunda kalırız. Sosyalleşme ve gelişme düzeylerine bağlı olarak, net sonuçlara göre irade içeren tepkileri oransal olarak düşük iken, belirsiz verilere göre tepkileri daha yoğun olan canlılar. Yani duygusal tepkileri daha yoğun canlılar.
https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/26788/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)