Kuantum mekaniğinin felsefeye ve bilimsel düşünceye olan
etkilerini ele alınca, Zaman'ın Dalgasal Niteliği üzerine kurulmuş bir
felsefeye de ihtiyacım olduğunu fark
ettim.
Böyle bir felsefeyi özetleyebilecek ve tüm olgu ve koşulları incelerken kullanılabilinecek temel yaklaşımın; " Evrendeki tüm hareket, Zaman'a (dalgalarına) karşıdır." (All motion in the Universe are against to the Time (waves)).
Bu yaklaşım kuantum mekaniğinin belirsizliğini ve dalga fonksiyonuna dağıtılmış, olasılıkların toplamının bütün olması yaklaşımından türetilmiş anti-tez yapısındadır.
Zaman'ın dalgasal olması demek, referans çerçevelerinin her birini diğerlerinden ayrı bir "an itibariyle" olguları incelemeye izin vermektedir.
Her bir dalga aralığı-genişliği bir referans çerçeve içindeki tüm koordinatları kesin ve net olarak ifade etmektedir.
Bu çerçevede momentum bile, "bu referans an içinde" konumla beraber belirlidir.
Dualite yani parçacıkların hem dalgasal hem de parçacık özellikleri göstermesi, pilot dalga varsayımından faydalanarak, bir parçacığın hareketinden kaynaklanan dalgaların iki yarıktan birden geçerken, kendileri ile girişim yapması şeklinde açıklamayı kabul etmektedir. Yarıkların herhangi birinden geçen parçacık ise, bu girişimin tepe noktalarından birine yerleşmektedir.
Dalga fonksiyonu, parçacığı oluşturan enerji temelinin titreşiminin o referans çerçevesi içindeki, en yüksek ve en düşük limitleri arasındaki bir değerini ifade etmektedir.
Aslında tespit edilen enerjinin düştüğü ya da yükseldiği değil, evrenimize olan yansımasının azalıp, çoğalmasının "oranıdır."
Temel enerji birimi, titreşimi ile bir alan işgal etmektedir. Ancak bu alan, Zaman dalgaları ile etkileşime girdiği zaman, gerilmiş bir çarşafı rüzgarın doldurması gibi, üç boyutlu bir alana -hacme dönüşmektedir. ancak bu bile kütle oluşumu için yeterli olmayabilir.
Bu alanın bir-bir kaç yönden etki altında kalması ile ivmelenmesi sonucu kütle oluşumu mümkün olmaktadır.
Çünkü kütle de, momentum da hareket sonucu hareket yönünde ve zıt yönündeki titreşimlerin farkından ortaya çıkmaktadır. Kütle, üç boyut üzerindeki hareketlerin doğrultusundaki titreşimlerin farkına dayanırken, momentum tek boyut üzerindeki hareketin doğrultusundaki titreşimin farkına dayanmaktadır.
Kütle oluşumu için üç boyutlu bu hareketi, ilgili alana "evrenin genişlemesi" sağlamaktadır. Çünkü evren, aynı anda 3 uzamsal boyut üzerinde birden genişlemektedir.
Momentum ise, verilen kuvvetten kaynaklanan tek uzamsal boyut üzerindeki hareket ile sağlanmaktadır.
Bu çerçevede, relavistik kütle artışı için, relavistik hızlarda hareket doğrultusunda olmayan diğer iki uzamsal boyutun da kısmen etkilendiği öngörülmektedir.
Çünkü tüm titreşimler, hareket yönünün karşısından gelen Zaman Dalgalarının taşıdığı kuvvete karşı titreşimlerini yapmaktadırlar. Bir bakıma okyanusta dalgalara karşı yelken açmak gibi. Dalgaların aktardığı enerji parçacığın hareket yönünde ve aksi yönünde basınç farklılıklarına neden olmaktadır.
Titreşim yapan temel parçacığın veya sisteminin her zaman dışarıya karşı nötr olacak şekilde, dengeye ulaşma eğilimi ise canlılığın varlığını korumak ve sürdürme arzusunun bu boyuttaki görünümü gibi gözüküyor.
Zaman'a karşı hareketi ile titreşim genliğindeki farklılıklardan kaynaklanan kuvvet farkını dengeleme basıncı, etkiye karşı tepki şeklinde bize eylemsizliği tanımlamaktadır.
Belirlenmiş bir referans çerçevesinde, o an itibari ile parçacığın titreşimleri arasındaki potansiyel farkı artık hesaplanabilir. Bu bize, an itibari ile(t) parçacığın konum (x,y,z) ve sabit hızda momentum (|CF1| - |F1B|) , ivmelenmede eylemsizlik (|F1C'| olarak hesaplanabilir. Parçacığın titreşim frekansının ve alt-üst limitlerinin bilinmesi, titreşimin (t) zamanında hangi seviyede tespit edileceğini de göstermektedir. https://i.hizliresim.com/qvaqdQ.jpg
Gene bu yaklaşımda, madde ve anti madde, kütlenin iki farklı görünümüdür.
Kütle kazanıp, parçacık haline dönüşmüş temel enerji birimi, doğal halinde iken zaman dalgaları ile 45 derece açı ile kesişmektedir. 45 derece, bir fonksiyonda sinüs ve kosinüs değerlerinin eşit olduğu noktayı göstermektedir.
Bunun anlamı ayrıca şudur. Zaman, 3 uzamsal boyut ile 90 derece de değil, 45 derece de kesişmektedir.
3 uzamsal boyut ile Zaman ancak, bu üç uzamsal boyutun birbiri ile 120 derece açı yaptığı düzlemsel (2 boyutlu) formda iken dik olarak kesişmesi mümkün olmaktadır. (Gerilmiş çarşafın rüzgar ile temasından hemen önce...)
Fotonun, hem madde hem de anti madde olmasını ve elektromanyetik dalga özelliğini değerlendirirken, foton titreşiminin elektrik alanı ile manyetik alanının birbirleri ile dik açıda titreştiklerini ve 1'e tamamlayıcı olduklarını (sinüs+ kosinüs değerlerinin toplamı) fark ettim.
Bu durumda, kütleyi oluşturan temel enerji parçacığının Zaman Dalgaları ile yapmış olduğu etkileşim açıları da 45 ve -45 derece olarak, iki farklı fazda olacaktı.
Bu, eşdeğer madde ve anti maddenin titreşimlerin neden birbirini tamamladığını ve karşılaştıklarını birbirlerini saf enerjiye dönüştürecek şekilde maddesel ve anti maddesel varlıklarını yok ettiklerini açıklamakta...
Üstelik evrenin ilk oluşum anlarında, birbirine eşit miktarda olması gereken madde, anti-madde çiftinden sadece maddenin niye ortalıkta gözüktüğünü de açıklıyor.
Maddenin karşıtı olan anti madde, maddeye göre farklı bir fazda olduğu için buluşamıyordu.
Bir bakıma kütlenin titreşiminden kaynaklanan elektrik alanı ile manyetik alanın birbirlerini tamamlayan durumları gibi...
Zaten manyetik alanda, kütle içeriğindeki elektronların Zaman'a karşı duruşlarından (Spinlerinden) kaynaklanan, Zaman Dalgalarının yansıması/kırılmasının sonucu gibi duruyor.
Bu iki alanın aynı anda gözükmesi ama karışmaması, kütleye esas olan bu titreşimlerin 1 periyodunun, 1 Planck Zamanı içinde olması ile mümkün...
Zaman Dalgaları, kuantum mekaniğinin Zaman'ın göreliliğini de farklı açıdan ele almaktadır.
Zaman dalgaları, su içinde kırılan ışık gibi, hareketli ortamın artan enerji yoğunluğu ve titreşim genliği sonucu kırılmaktadır.Bu durumda ışık hızı sınırı ise, Doppler Etkisi ile hızlanan objeden yansıyan dalgaların oluşturduğu bir duvar oluyor. Hız arttıkça, duvara eklenen yansıya dalga enerjileri de artıyor.
Relavistik hızlarda "artan kütle olsun", sabit hız altında "korunan momentum" olsun, bunların kaynağı hep hareket esnasında, Zaman Dalgalarına karşı olan direnç-etkileşim sebep oluyor.
Bu iki değerde, titreşimin genliğinde (amplitude) saklanıyor.
Böylece aynı hız altındaki nesnelerin, Zaman ile olan etkileşimleri de aynı oranda olduğundan, birbirlerine göre sabit kütleye ve konuma sahip olarak saptanabiliyorlar.
Böyle bir felsefeyi özetleyebilecek ve tüm olgu ve koşulları incelerken kullanılabilinecek temel yaklaşımın; " Evrendeki tüm hareket, Zaman'a (dalgalarına) karşıdır." (All motion in the Universe are against to the Time (waves)).
Bu yaklaşım kuantum mekaniğinin belirsizliğini ve dalga fonksiyonuna dağıtılmış, olasılıkların toplamının bütün olması yaklaşımından türetilmiş anti-tez yapısındadır.
Zaman'ın dalgasal olması demek, referans çerçevelerinin her birini diğerlerinden ayrı bir "an itibariyle" olguları incelemeye izin vermektedir.
Her bir dalga aralığı-genişliği bir referans çerçeve içindeki tüm koordinatları kesin ve net olarak ifade etmektedir.
Bu çerçevede momentum bile, "bu referans an içinde" konumla beraber belirlidir.
Dualite yani parçacıkların hem dalgasal hem de parçacık özellikleri göstermesi, pilot dalga varsayımından faydalanarak, bir parçacığın hareketinden kaynaklanan dalgaların iki yarıktan birden geçerken, kendileri ile girişim yapması şeklinde açıklamayı kabul etmektedir. Yarıkların herhangi birinden geçen parçacık ise, bu girişimin tepe noktalarından birine yerleşmektedir.
Dalga fonksiyonu, parçacığı oluşturan enerji temelinin titreşiminin o referans çerçevesi içindeki, en yüksek ve en düşük limitleri arasındaki bir değerini ifade etmektedir.
Aslında tespit edilen enerjinin düştüğü ya da yükseldiği değil, evrenimize olan yansımasının azalıp, çoğalmasının "oranıdır."
Temel enerji birimi, titreşimi ile bir alan işgal etmektedir. Ancak bu alan, Zaman dalgaları ile etkileşime girdiği zaman, gerilmiş bir çarşafı rüzgarın doldurması gibi, üç boyutlu bir alana -hacme dönüşmektedir. ancak bu bile kütle oluşumu için yeterli olmayabilir.
Bu alanın bir-bir kaç yönden etki altında kalması ile ivmelenmesi sonucu kütle oluşumu mümkün olmaktadır.
Çünkü kütle de, momentum da hareket sonucu hareket yönünde ve zıt yönündeki titreşimlerin farkından ortaya çıkmaktadır. Kütle, üç boyut üzerindeki hareketlerin doğrultusundaki titreşimlerin farkına dayanırken, momentum tek boyut üzerindeki hareketin doğrultusundaki titreşimin farkına dayanmaktadır.
Kütle oluşumu için üç boyutlu bu hareketi, ilgili alana "evrenin genişlemesi" sağlamaktadır. Çünkü evren, aynı anda 3 uzamsal boyut üzerinde birden genişlemektedir.
Momentum ise, verilen kuvvetten kaynaklanan tek uzamsal boyut üzerindeki hareket ile sağlanmaktadır.
Bu çerçevede, relavistik kütle artışı için, relavistik hızlarda hareket doğrultusunda olmayan diğer iki uzamsal boyutun da kısmen etkilendiği öngörülmektedir.
Çünkü tüm titreşimler, hareket yönünün karşısından gelen Zaman Dalgalarının taşıdığı kuvvete karşı titreşimlerini yapmaktadırlar. Bir bakıma okyanusta dalgalara karşı yelken açmak gibi. Dalgaların aktardığı enerji parçacığın hareket yönünde ve aksi yönünde basınç farklılıklarına neden olmaktadır.
Titreşim yapan temel parçacığın veya sisteminin her zaman dışarıya karşı nötr olacak şekilde, dengeye ulaşma eğilimi ise canlılığın varlığını korumak ve sürdürme arzusunun bu boyuttaki görünümü gibi gözüküyor.
Zaman'a karşı hareketi ile titreşim genliğindeki farklılıklardan kaynaklanan kuvvet farkını dengeleme basıncı, etkiye karşı tepki şeklinde bize eylemsizliği tanımlamaktadır.
Belirlenmiş bir referans çerçevesinde, o an itibari ile parçacığın titreşimleri arasındaki potansiyel farkı artık hesaplanabilir. Bu bize, an itibari ile(t) parçacığın konum (x,y,z) ve sabit hızda momentum (|CF1| - |F1B|) , ivmelenmede eylemsizlik (|F1C'| olarak hesaplanabilir. Parçacığın titreşim frekansının ve alt-üst limitlerinin bilinmesi, titreşimin (t) zamanında hangi seviyede tespit edileceğini de göstermektedir. https://i.hizliresim.com/qvaqdQ.jpg
Gene bu yaklaşımda, madde ve anti madde, kütlenin iki farklı görünümüdür.
Kütle kazanıp, parçacık haline dönüşmüş temel enerji birimi, doğal halinde iken zaman dalgaları ile 45 derece açı ile kesişmektedir. 45 derece, bir fonksiyonda sinüs ve kosinüs değerlerinin eşit olduğu noktayı göstermektedir.
Bunun anlamı ayrıca şudur. Zaman, 3 uzamsal boyut ile 90 derece de değil, 45 derece de kesişmektedir.
3 uzamsal boyut ile Zaman ancak, bu üç uzamsal boyutun birbiri ile 120 derece açı yaptığı düzlemsel (2 boyutlu) formda iken dik olarak kesişmesi mümkün olmaktadır. (Gerilmiş çarşafın rüzgar ile temasından hemen önce...)
Fotonun, hem madde hem de anti madde olmasını ve elektromanyetik dalga özelliğini değerlendirirken, foton titreşiminin elektrik alanı ile manyetik alanının birbirleri ile dik açıda titreştiklerini ve 1'e tamamlayıcı olduklarını (sinüs+ kosinüs değerlerinin toplamı) fark ettim.
Bu durumda, kütleyi oluşturan temel enerji parçacığının Zaman Dalgaları ile yapmış olduğu etkileşim açıları da 45 ve -45 derece olarak, iki farklı fazda olacaktı.
Bu, eşdeğer madde ve anti maddenin titreşimlerin neden birbirini tamamladığını ve karşılaştıklarını birbirlerini saf enerjiye dönüştürecek şekilde maddesel ve anti maddesel varlıklarını yok ettiklerini açıklamakta...
Üstelik evrenin ilk oluşum anlarında, birbirine eşit miktarda olması gereken madde, anti-madde çiftinden sadece maddenin niye ortalıkta gözüktüğünü de açıklıyor.
Maddenin karşıtı olan anti madde, maddeye göre farklı bir fazda olduğu için buluşamıyordu.
Bir bakıma kütlenin titreşiminden kaynaklanan elektrik alanı ile manyetik alanın birbirlerini tamamlayan durumları gibi...
Zaten manyetik alanda, kütle içeriğindeki elektronların Zaman'a karşı duruşlarından (Spinlerinden) kaynaklanan, Zaman Dalgalarının yansıması/kırılmasının sonucu gibi duruyor.
Bu iki alanın aynı anda gözükmesi ama karışmaması, kütleye esas olan bu titreşimlerin 1 periyodunun, 1 Planck Zamanı içinde olması ile mümkün...
Zaman Dalgaları, kuantum mekaniğinin Zaman'ın göreliliğini de farklı açıdan ele almaktadır.
Zaman dalgaları, su içinde kırılan ışık gibi, hareketli ortamın artan enerji yoğunluğu ve titreşim genliği sonucu kırılmaktadır.Bu durumda ışık hızı sınırı ise, Doppler Etkisi ile hızlanan objeden yansıyan dalgaların oluşturduğu bir duvar oluyor. Hız arttıkça, duvara eklenen yansıya dalga enerjileri de artıyor.
Relavistik hızlarda "artan kütle olsun", sabit hız altında "korunan momentum" olsun, bunların kaynağı hep hareket esnasında, Zaman Dalgalarına karşı olan direnç-etkileşim sebep oluyor.
Bu iki değerde, titreşimin genliğinde (amplitude) saklanıyor.
Böylece aynı hız altındaki nesnelerin, Zaman ile olan etkileşimleri de aynı oranda olduğundan, birbirlerine göre sabit kütleye ve konuma sahip olarak saptanabiliyorlar.