https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/28586/
Varlığın kaynağı olan enerjinin kaynagina
yapilacak her türlü yolculuk teorisi sonunda Allaha muhtactir. Enerjiyi
pozitif ve negatif olarak siniflandirip sifira esitlesek te bu sifir
yokluk anlamında bir sifir olamaz. Bilinen haliyle geometri ve matematik
kavramı olan sifir da yokluğu tanımlamaz. Dengeyi tanımlar. Yokluk için
başka bir ifade icad etmemiz gerekiyor.
Hasan 15 Mart 2017
Sayın @Hasan, düşüncelerinize
çok büyük oranda katılıyorum. Bu sitede yazan ve tartışan bir çok
arkadaşta benzer fikirdedir. Önceki yazılarımıza ve tartışmalarımıza
bakarsanız bunu görürsünüz. Hatta iddialarımız arasında da bunu
sezebilirsiniz.
Şahsınıza hitaben gibi gözükse de aslen, benzer duygu ve düşünce durumunda olan bir çok diğer kişi ile de bir yaklaşımımı paylaşmak istiyorum.
Olayları ve olguların nihai -cevaplandıramadığımız sebepe kadar olan kısmını, bilimsel teknik ve yöntemleriyle anlamak ve yanlışları aynı teknik ile süzmek için buradayız.
Bu yüzden Cenab-ı Hakk'ın (C.C) kudretini sorgulayan-sorgulatan (siz farkında olmasanız da bu kapıya yol çıkıyor) yaklaşımlardan ve ifadelerden kaçınıyoruz. Hiç bir beşeri bilginin gücü, bunu doğrulamaya ya da yanlışlamaya yetmez çünkü.
Gerçekten büyük bir ihtiyaç olan inanç, aynı zamanda sormayı ve sorgulamayı da büyük oranda gereksiz, anlamsız kılıyor. (Bu konuda Ali Uçar Bey'in çok güzel bir yazısı vardı. Linkini bulamadım. Yazıları arasında vardır. )
Oysa "gerçek doğru ile doğru olduğu varsayılanların" ayrımı yapılmalı. Yoksa bize verilmiş hediyeler olan akıl ve iradeyi yanlış kullanmış oluruz. Bizler, sorgulamalarda cevapsız kaldığımız noktayı bulana kadar; sormak , yanlış olanları elemek ve ulaşılan SONUÇLARI KANITLAMAK zorundayız. Biz kanıtlayamıyorsak, buna bilgisi yetecek kişiler için, bu soruları en azından sorgulanabilir, deneye-gözleme tabii tutulabilir hale getirmek zorundayız.
Bu yüzden tanımları yaparken, bilimin öngördüğü kanıtlanabilirlik, sorgulanabilirlik, tekrarlanabilirlik araçları ile "yanlış eğilimlerden kurtulmaya" çalışıyoruz.
Bu nedenle varsayımlarınızın nihai sonucunu açıklarken, bu sonuca nasıl ulaştığınızın ara işlemlerini de bizimle paylaşmalısınız. Ve bunları inanç kurumunu terk ederek, deneysel veb bilimsel sonuçları ile ortaya koymalısınız.
Eğer bunu yapabilirseniz, herkes o son noktadaki soruya gelince, kendi hakkındaki hükme uymuş-karar vermiş olur.
Yaklaşımınız matematiksel olarak kanıtlanabilir. Örneklenebilir. ("Enerjiyi pozitif ve negatif olarak siniflandirip sifira esitlesek te bu sifir yokluk anlamında bir sifir olamaz. Bilinen haliyle geometri ve matematik kavramı olan sifir da yokluğu tanımlamaz. Dengeyi tanımlar. Yokluk için başka bir ifade icad etmemiz gerekiyor.") Özellikle bu kısıma yürekten katılıyorum.
Ya da yanlış kısımları sorgulamalarla temizlenip, daha mükemmeleştirilebilir.
Ve bunların hepsini, salt ve gerçek doğruya ulaşma aracı olan bilim ile yapmak zorundayız.
Bizi en az hata ile doğru sonuca ulaştıracak tek yol bu...
Matematik ve bilimsel temellerden uzaklaşmış diğer yaklaşımların hepsi, içinde bir miktar "nefs barındırır" çünkü...
Burada hiç birimiz varsayımlarımızı kanıtları ile ortaya koyabilecek bilgi yetkinliğinde değiliz. Ama birbirimizden öğreniyoruz. Hem doğruları hem de "yanlışlarımızı". Bu şekilde birbirimizden, kendi doğru cevaplarımızı geliştirirken destek alıyoruz...
"Ortak cevapları" geliştirdiğimizde ise mutlu oluyoruz. Çünkü "gerçek doğruya" doğru bir adım daha yaklaşmış oluyoruz.
Gerçek doğrunun ne olduğundan emin olanlar için bu yol (bilim) en güzel ispat yolu. Eninde sonunda, muhakkak bu noktaya ulaşacak nasıl olsa... Yapmaya çalıştığımız, aradaki saptırıcılardan kurtulmak sadece...
Gene, eğer hatalıysak, hatamızı da bu yol gösterebilir sadece... Başka hiç bir şey ikna edemez.
Şahsınıza hitaben gibi gözükse de aslen, benzer duygu ve düşünce durumunda olan bir çok diğer kişi ile de bir yaklaşımımı paylaşmak istiyorum.
Olayları ve olguların nihai -cevaplandıramadığımız sebepe kadar olan kısmını, bilimsel teknik ve yöntemleriyle anlamak ve yanlışları aynı teknik ile süzmek için buradayız.
Bu yüzden Cenab-ı Hakk'ın (C.C) kudretini sorgulayan-sorgulatan (siz farkında olmasanız da bu kapıya yol çıkıyor) yaklaşımlardan ve ifadelerden kaçınıyoruz. Hiç bir beşeri bilginin gücü, bunu doğrulamaya ya da yanlışlamaya yetmez çünkü.
Gerçekten büyük bir ihtiyaç olan inanç, aynı zamanda sormayı ve sorgulamayı da büyük oranda gereksiz, anlamsız kılıyor. (Bu konuda Ali Uçar Bey'in çok güzel bir yazısı vardı. Linkini bulamadım. Yazıları arasında vardır. )
Oysa "gerçek doğru ile doğru olduğu varsayılanların" ayrımı yapılmalı. Yoksa bize verilmiş hediyeler olan akıl ve iradeyi yanlış kullanmış oluruz. Bizler, sorgulamalarda cevapsız kaldığımız noktayı bulana kadar; sormak , yanlış olanları elemek ve ulaşılan SONUÇLARI KANITLAMAK zorundayız. Biz kanıtlayamıyorsak, buna bilgisi yetecek kişiler için, bu soruları en azından sorgulanabilir, deneye-gözleme tabii tutulabilir hale getirmek zorundayız.
Bu yüzden tanımları yaparken, bilimin öngördüğü kanıtlanabilirlik, sorgulanabilirlik, tekrarlanabilirlik araçları ile "yanlış eğilimlerden kurtulmaya" çalışıyoruz.
Bu nedenle varsayımlarınızın nihai sonucunu açıklarken, bu sonuca nasıl ulaştığınızın ara işlemlerini de bizimle paylaşmalısınız. Ve bunları inanç kurumunu terk ederek, deneysel veb bilimsel sonuçları ile ortaya koymalısınız.
Eğer bunu yapabilirseniz, herkes o son noktadaki soruya gelince, kendi hakkındaki hükme uymuş-karar vermiş olur.
Yaklaşımınız matematiksel olarak kanıtlanabilir. Örneklenebilir. ("Enerjiyi pozitif ve negatif olarak siniflandirip sifira esitlesek te bu sifir yokluk anlamında bir sifir olamaz. Bilinen haliyle geometri ve matematik kavramı olan sifir da yokluğu tanımlamaz. Dengeyi tanımlar. Yokluk için başka bir ifade icad etmemiz gerekiyor.") Özellikle bu kısıma yürekten katılıyorum.
Ya da yanlış kısımları sorgulamalarla temizlenip, daha mükemmeleştirilebilir.
Ve bunların hepsini, salt ve gerçek doğruya ulaşma aracı olan bilim ile yapmak zorundayız.
Bizi en az hata ile doğru sonuca ulaştıracak tek yol bu...
Matematik ve bilimsel temellerden uzaklaşmış diğer yaklaşımların hepsi, içinde bir miktar "nefs barındırır" çünkü...
Burada hiç birimiz varsayımlarımızı kanıtları ile ortaya koyabilecek bilgi yetkinliğinde değiliz. Ama birbirimizden öğreniyoruz. Hem doğruları hem de "yanlışlarımızı". Bu şekilde birbirimizden, kendi doğru cevaplarımızı geliştirirken destek alıyoruz...
"Ortak cevapları" geliştirdiğimizde ise mutlu oluyoruz. Çünkü "gerçek doğruya" doğru bir adım daha yaklaşmış oluyoruz.
Gerçek doğrunun ne olduğundan emin olanlar için bu yol (bilim) en güzel ispat yolu. Eninde sonunda, muhakkak bu noktaya ulaşacak nasıl olsa... Yapmaya çalıştığımız, aradaki saptırıcılardan kurtulmak sadece...
Gene, eğer hatalıysak, hatamızı da bu yol gösterebilir sadece... Başka hiç bir şey ikna edemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder