http://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/21652/
Irkçılık, tribalizm eğilimin bir sonucudur. Yani bir gruba dahil olma ve grup ihtiyaçlarını (dolaylı yoldan kendi) diğer grupların ihtiyaçlarından üstün ve öncelikli tutarak, grubuna (dolayısı ile kendisine) fayda sağlama eğilimidir.
Irkçılık, tribalizm eğilimin bir sonucudur. Yani bir gruba dahil olma ve grup ihtiyaçlarını (dolaylı yoldan kendi) diğer grupların ihtiyaçlarından üstün ve öncelikli tutarak, grubuna (dolayısı ile kendisine) fayda sağlama eğilimidir.
Tabii yukarıdaki kadar karışık bir kavram yerine, basit ve
net olanlar seçilir. İnanç, köken, ideoloji, futbol takımından başlayıp, yeşil
gözlü 5 dil bilen bombacı meksikalı cücelere karar işi sürdürebiliriz...
Kaynakların adil paylaşılmadığı, (eşit değil, adil ) her
ortam da ismi ne olursa olsun, ırkçılık olur.
Sadece köken ileri sürmek değil, inanç ileri sürmekte
ırkçılık türüdür. İdeolojilerde, siyasi parti ya da futbol takımı hooliganlığı
da farklı türleridir.
Çünkü bir gruba ait olma, kendini güvende hissetme güdüsü kadar
temel ve doğal bir güdüdür.
Burada sorun; bu güdüyü tatmin ederken kullanılan
gerekçelerin çıkar çatışmalarına yol açmış olmasıdır.
Çok büyük ve güçlü gruplar cazip gözükse de birey başına
düşen pay azaldığı için, daha küçük ama daha girişken-aktif gruplar cazip
gelir.
Aslında yapılan son genetik araştırmalara göre, ırkçılık
tamamen benimsenen kültür ve değerlerle alakalı... Yani ırkçılık tamamen
kültürel ve sonradan öğrenilen/benimsenen bir durum.
Yoksa insanların hangi ırka ait olduğunu bakarsanız, çok
karışmış olduğu ortaya çıkıyor.
http://www.genomturkiye.com/blog/15-turk-musunuz.html
https://onedio.com/haber/dna-larina-gore-irk-testi-yapilan-insanlar-cikan-sonuclar-karsindan-sok-oldular-714806
Şimdi dünyadaki milliyetçilik ve millet konusuna bakarsak;
millet oluşumu ile üretim ve ticaret modellemelerinin etkileşimi olduğunu
görüyoruz.
Vergiye ve yağmaya dayalı ekonomik modellerde,
imparatorluklar yaygınken, endüstrileşme ile milletlerin oluşumu ön plana
çıkıyor. Burada hangi grubun, diğer gruplardan nasıl fayda sağladığı ve hangi
yöntemleri takip ettiği, ticarette ne tür yollar izlediği ön plana çıkıyor.
Bu dönemde yüksek çıkar gruplarına karşı, kendilerini
korumaya yönelenlerin oluşturduğu toplumlar, birer millet olarak
karşımıza çıkıyor.
Bu kadar çok millet olmasının ana nedeni bence bu; Çatışan
çıkarlardan dolayı avantaj sağlamak isteyen saldırgan toplumlar ile bunlara
karşı korunmak isteyen toplumlar.
Aslında bu durumu mikro düzeylere kadar (aile, sülale, klan,
aşiret) indirmek mümkün...
Türk toplumu olarak, bizler balık hafızalı, kısa görüşlü ve
dolayısıyla günlük hedefli bir toplumuz. Türk toplumunu oluşturan kültürel alt
unsurlara baktığımızda, Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Rum, Yahudi, Süryani, vs. aslında
aramızda çok da fark yok. Çoğu değerlerimiz ve bakış açılarımız benzer olduğu
için, aynı üst grup altında toplanabilmişiz.
Ancak nüfus artıkça, ekonomik imkanlar daraldıkça, alt
gruplar arasında da çıkar çatışmaları çıkıyor. Bu ırkçılık olarak gözükse de,
temelinde pastadan daha fazla pay alma kaygısı var.
Anadolu Türkleri, Orta Asya Türklerinden farklı. Orta Asya
Türkleri daha homojen ve Türklük tarih bilinci daha yüksek.
Anadolu Türkleri ise sadece genetik olarak değil, kültürel olarak da çok karışık bir toplum.
Çünkü Anadolu'ya gelen 300 bin Türk, 100 yıl içinde 1 milyon 800 bin Anadolu yaşayanı Rum'u (Romalı'dan türemedir, devlet dili Yunanca'dır) bünyesine katmıştır.
Anadolu sadece Yunan kökenli değil, farklı kökenden gelen yüzlerce topluma analık etmiş topraklardır. Bu nedenle çok zengin ve çeşitli kültürel birikimi vardır.
Bundan faydalanamıyor oluşumuz ayrı bir konu…
Özellikle Türk toplumunu, Arap kültürüne yakınlaştırarak bu eksikliği giderme çabaları, ateşe benzin dökmekten başka bir şey değil bence.
Bazıları için bu kadar çeşitlilik olumsuz gözükebilir. Özünü kaybetme, kimliksizleşme gibi…
Ancak eğer saf ırkların oluşumuna bakarsanız, belli koşullara uyum sağlamada başarılı olanların, bu uyum sağlayan genlerini aktarmaları ile oluşduklarını görürsünüz.
Örneğin günümüzdeki 400 köpek türü, 10 bin yılda Kurt'tan türetilirken, doğa yerine insan eliyle seçile seçile bu hale gelmiştir.
Şimdi safkan ırk olarak karşımıza gelen köpekler aslında, Kurt atalarının bazı özellikler üzerinde yoğunlaşılarak türetilmiş, eksik varlıklar.
Yani bu tür bir seçilim, aslında ırkı saflaştırmamış tam tersi uyum yeteneğini azaltarak, zayıflatmıştır.
Aynı şey insanlar içinde geçerli olmalı. Sonuçta biyolojik varlıklarız.
Bu nedenle bence, ne kadar çok ırk kaynaşırsa, o kadar sağlıklı ve orijinale
yakın ırklar gelişir.Anadolu Türkleri ise sadece genetik olarak değil, kültürel olarak da çok karışık bir toplum.
Çünkü Anadolu'ya gelen 300 bin Türk, 100 yıl içinde 1 milyon 800 bin Anadolu yaşayanı Rum'u (Romalı'dan türemedir, devlet dili Yunanca'dır) bünyesine katmıştır.
Anadolu sadece Yunan kökenli değil, farklı kökenden gelen yüzlerce topluma analık etmiş topraklardır. Bu nedenle çok zengin ve çeşitli kültürel birikimi vardır.
Bundan faydalanamıyor oluşumuz ayrı bir konu…
Özellikle Türk toplumunu, Arap kültürüne yakınlaştırarak bu eksikliği giderme çabaları, ateşe benzin dökmekten başka bir şey değil bence.
Bazıları için bu kadar çeşitlilik olumsuz gözükebilir. Özünü kaybetme, kimliksizleşme gibi…
Ancak eğer saf ırkların oluşumuna bakarsanız, belli koşullara uyum sağlamada başarılı olanların, bu uyum sağlayan genlerini aktarmaları ile oluşduklarını görürsünüz.
Örneğin günümüzdeki 400 köpek türü, 10 bin yılda Kurt'tan türetilirken, doğa yerine insan eliyle seçile seçile bu hale gelmiştir.
Şimdi safkan ırk olarak karşımıza gelen köpekler aslında, Kurt atalarının bazı özellikler üzerinde yoğunlaşılarak türetilmiş, eksik varlıklar.
Yani bu tür bir seçilim, aslında ırkı saflaştırmamış tam tersi uyum yeteneğini azaltarak, zayıflatmıştır.
Bunun anlamı şudur. Bu topraklardaki tüm topluluklara ve kültürlere saygı ve sevgi ile yanaşacağız.
Hepsini içinde bulunduğumuz bir toplumun (doğal olarak bizim de) parçası sayacağız.
Yani "benim, bizim" diyeceğiz.
Bu topluma dışarıdan empoze edilen değerleri ise, elemeli olarak ele almalıyız. Mevcut koşullara uygun olanlardan faydalıları bünyemize katabiliriz.
Çünkü ne kadar şu anki durum hoşumuza gitse de, eğer kendisini yok etmezse, insanlığın kaderinde tekrar özüne dönüş, yani "tek bir dünya toplumu olmak" olmalı.
Ama bu çok uzun bir ekonomik süreç... Tüm gelir ve refah seviyeleri dengelenmeden, nüfus azalıp, kaynak kontrolü sağlanmadan şimdilik imkansız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder