1915 olayları ve ABD başkanının siyasi açıklamaları malum.
Batı dünyası, malum iki yüzlü yaklaşımları ile Türk insanını da kendileri gibi karanlık bir geçmişe sahip olduğunu iddia etmeye çalışıyor.
Onlar gibi olmadığımızı ve olamayacağımızı, insan olarak tüm eksik ve hatalarımıza rağmen, karanlık bir yüzümüz olmadığını kavrayamıyorlar. İnanmak istemiyorlar.
Ancak bu durumun Türkiye'nin kendi konumunu değerlendirmesi ve gelecekteki pozisyonunu belirlemesi için bir fırsat olarak da görüyorum.
Dünyanın ekonomik geleceği, Doğu'ya kayıyor. Dünya piyasalarını doğunun hammadde ve kaynakları ile üretimi belirlemeye başladı.
Batı dünyası, bu değişimde kontrol ve yönlendirme yeteneğini tehdit altında görüyor.
Bu da yüzlerce yıllık kapitalist birikimle sağlanan sosyal refah ve yaşam standartlarının risk altına girmesi demek.
Nüfusları yaşlı, yüksek teknoloji ve bilgi teknoloji destekleri ile artmış verimlilikleri olmasa, bu durumlarını daha ne kadar koruyabilecekler? Belirsiz.
Türkiye bunu öncelikle ekonomik bir savaş olarak görmeli.
Batı ülkelerinin tarihi gerçekleri saptıran bu tutumları, bağlaşıklarına olan yükümlülüklerini de zayıflatıyor.
Türkiye'nin değişen dünya ekonomisi içinde kendi konumunu saptaması ve bağımsız politika üretmesi içinde bir bahane sağlıyor.
Ancak önce bu asılsız propaganda ile devlet eliyle ve devlet desteği ile güçlenmiş Sivil Toplum Örgütleri ile mücadele etmek gerekiyor.
Mücadele alanı da, zaten ön yargılarını pekiştirmiş batı toplumları içinde olmamalı başlangıçta...
Onu yerine, bu konuda Türkiye'nin gelecekte ticari ve askeri partnerleri olabilecek, ikili ilişkiler kurduğu toplumlar ve batı nüfuzunun zayıf olduğu çok uluslu alanlar olmalı.
Bu konuda tarihçilerin bağımsız çalışmalarını destekleyecek şekilde hareket edilmeli.
Mesela Güney Doğu Asya, Orta Asya, Güney Amerika ve Afrika devletlerinde bu konuda akademik çalışmalar yapılmalı.
Sempozyumlar, konferanslar, bu ülkelerin dillerine çevrilmiş romanlar, hikayeler ile konu işlenmeli.
Çünkü bizim ana sorunumuz haklı olduğumuzu, suçlayanlara anlatmaya çalışırken, konu ile alakası olmayan zihinlerin zehirlenmesine de seyirci kalmamız.
Toplumsal bakış açısı bir kaç kuşakta şekillenir ve geri döndürmek çok zordur.
Batı ile bu konuda hesaplaşma ayrıca onların kendi ortamlarında ve kendi hukuk alanlarında yapmalı. Mesela, şahıs veya dernek olarak açılan karşı davalarla ???
Birinci dünya savaşında zarar gören insanlarımızın ardılarının, Ermenistan'a ve Ermeni çetelere destek veren devletlere niye kişisel tazminat davaları açmadığı da ayrı bir konu?
Bu konu üzerinde çalışılmalı. AİHM başta olmak üzere bir çok uluslararası arenada davalar açılmalı.
Kişi ve sivil örgütlerin bu konuda çalışma yapması daha mantıklı geliyor.
İşin sonucunda olan şey, bence şudur.
Batı; ucuz hammadde, mamul ürün, doğalgaz ve işgücü istiyor. bir yandan da kendisini dış etkilere ve baskılara karşı koruyacak, ekonomik birlikler, hukuki ve ticari duvarlar kuruyor.
Kuralları kim belirlerse, güç onun kontrolündedir.