12 Ocak 2021 Salı

Siyaseti ne yozlaştırıyor?

Siyasetçi insan olarak yozlaşmaz. O hala iyi bir insan, tutkulu bir vatansever ve tamamen toplumu için bir şeyler yapmak istiyor olabilir. Ahlakı ve hatta geçmişi olumlu referans olabilir.

Ama bunlar siyasetçiyi yozlaşmaktan kurtarmıyor.

Siyasetçinin önce şu bilince ulaşması lazım.
Devlet, toplum tarafından kendi aralarındaki işleyişi düzenlemesi için oluşturulmuş bir kurumdur. Varlığı toplumu bağımlıdır ve toplumsuz bir devlet bu yüzden olamıyor.

İkincisi siyaset eleştiri alanı değildir. Farklı bakış açılarının işbirliği alanıdır.
Hiç bir görüş, öneri tek başına geçerli doğru değildir. (Doğru olması için çok geniş bir veri kaynağından destek alması gerekir.)
Bu yüzden çok kutuplu siyaset alanı, aslında toplum için o anki en uygun çözümleri içeren süperpozisyonudur.
( https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCperpozisyon_prensibi_(fizik) )

Bizdeki sorun, siyasetin, ortamında çoğunluk olanların tek söz sahibi olmalarında... Bu siyaset değil ki, bir tür topluluk diktatörlüğü..

Üçüncüsü ise siyasetçinin ekonomik düzeyi... Ülkemizde hayatını hatta ailenin, çocuklarının geleceğini garanti altına almak istiyorsan, siyasete gir.
Ama bu işte kolay değil. Siyaset düşük ve orta gelirli vatandaş için çok masraflı ve riskli bir alan.
Bu kadar parası olsa zaten ne işi var siyasette? İşleri yolundadır.

Bu yüzden siyasete, aday adaylığı ve adaylık harçlarını partilere il ve ilçe örgütlerine yatırabilenler girebiliyor.
Ehh...Haliyle yüksek gelir grubunun arka bahçesine dönüyor siyaset arenası...
Ondan sonra da yırtınıyorlar. Halka inemiyoruz diye..
İnemezsiniz!
Aranızda elektrik su, yol, okul, pazar, kira, ulaşım, vb masrafları daha ay başından düşünmeye ve planlamaya alışmış o kadar az adam var ki...
İstediğiniz kadar vatansever ve iyi niyetli olun. Olmuyor. Çünkü bu refah şartlarının verdiği alışkanlıklar ve kültürün bakış açısı ile sorunlara sadece kendi cephelerinden çözüm önerebiliyorlar.

Bakış açıları dar kalıyor. Sıradan bir vatandaş için hayatı önemi olan bir meblağ, onun için küçük bir rakam olarak kalıyor.
Eskiden siyasete maddi durumu iyi olanlar, partiyi ekonomik olarak desteklesin ve karnı toktur, tenezzül etmez diye davet edilirlerdi... Doğru da o dönemin siyasetçileri en azından devlet adamıydılar.
Ama şimdi? Adamın milyarları var. Kendisi veya oğlunu, damadını sokuyor siyasete...
Eğer faydalı bir şey yapacaksan vatana, git bir oda'nın başkanı ol, tacire esnafa destek ol ki onlarda halka destek olsun.
Ya da sivil toplum örgütlerini destekle geliştir.
Zaten bu ülkenin faydasını isteyen ve maddi durumu iyi olanlarda genelde böyle yapıyor.

Siyaseti ve siyasetçiyi yozlaştıran bir diğer şey de, ekip ruhunu, itaatkarlıkla karıştırmış olmaları.
Ekipler, çözümü zor bir sorunu; çoklu bakış açısıyla ele alıp, çözüme doğru yerden başlamak ve sürdürmek için vardırlar.


Ekip lideri, bunları koordine eder, işbirliklerine yönlendirir ve seslerinin-görüşlerinin diğer ekip üyelerince de duyulması ve dikkate alınması için uğraşır.
Biz de ise lider demek, belli bir süre için de olsa "tek karar merci"demek.
Ekip üyeleri itaat edip, mevçut işlerin sorumluluk yüklerinden kaçtıkça, liderin gücü artıyor ama altı da boşalıyor. onu destekleyen kadro, altından çıkıp, yanına geliyor.
Liyakatın yerini sadakat ve yalakalık alıyor.

Sonuç, toplu çöküş çünkü yükseldikleri zemin alttan desteğini kaybediyor ve onları taşıyamıyor.
-----------------
Bence ülkedeki tüm siyasi oluşumlar kendilerine bir reset atmalılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder