Benim bildiğim Türklük, kan'a, kökene, dine dayanmaz. Kültürel bir birlik ve uyum anlayışına dayanır.
Kendisini Türk sayan ve Türk toplumuna faydayı gözeten herkes Türk kabul edilir.
Göktürklerden beri farklı etnik gruplar birleşip devletler oluştururken, Türk'lüğün bu niteliği kullanılmış.
O yüzden dünyanın her yerinde, her ırktan ve dinden Türk bulabiliriz.
Ama Türk olmayı; "özel, asil" kılan şey nedir?
Benim bildiklerim;
- Zayıfa (kadın, çocuk, ihtiyar), mazluma (fakire, güçsüze, düşene) yardımcı olmak, zarar vermemek.
- Dosta, akrabaya sahip çıkmak. İnsana, canlıya hoşgörülü olmak.
- Dost, düşman fark etmeksizin, kişinin hakkına saygı duymak ve el uzatmamak.
- Yardım isteyene, gücün var ise yardım etmek.
- Toprağına göz diken ve toplumuna saldıran düşmana aman vermemek.
- Atalarını, büyüklerini ve değerlerini kutsal bilip, onlara sahip çıkmak.
- Geleneklerini, zamanın şartlarına göre evrimleştirerek sahip çıkmak.
- Çocuklarına, onların geleceğine yaşadıkları ülke ve toplum olarak sahip çıkmak, gözetmek ve daha güzel bir ülke bırakmaya çalışmak.
- Sorunlar karşısında pratik çözümler üretmek ve araştırmak. Asla vaz geçmemek.
- İnsan hayatını ve doğayı değerli bulmak ve üstün tutmak.
- Başkalarından çalmamak, çalışarak kazanmak.
vs.vs.
Oysa günümüz toplumumuza bakınca, bunların çok azı var. Çoğu kaybolmuş ve yozlaşmış.
Türklük, idealizmini unutmuş ve Türklük bayrağı arkasına bazı yozlaşmış kişiler de saklanmış. Sesleri çıktığı çok içinde, bazıları bayraktar bile olmuş.
Kanın asaleti soydan değil, huydan gelir.
Eskiden asiller, daha fazla bilgi ve görgüyle donandıkları için huyları da, daha ince ve derin olur diye asalet yakıştırılırmış.
Yoksa kimse kan bağı ile bazı özel nitelikleri doğuştan getiremez.
Bu huy ve tutumlar ancak, toplumsal görgü paylaşımı ile aktarılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder