Bu soru bilimsel bilgiden ziyade felsefi bakışı sorguluyor
bence.
Canlılık: Bence, canlılık maddenin doğal bir formudur. (?)
Evrendeki temel varlık; enerjidir. Enerjinin temel eğilimi
ise, bulunduğu ortamda homojenleşmektir. Çünkü homojenleşince kararlı bir
sistem olacaktır.
Kütle'nin varlığı bu homojenleşme eğilimini
baltalamıştır. Yine de entropi
vasıtasıyla kütle de zaman içinde homojenleşme yönünde tepki vermektedir.
Ancak kütlenin homojenleşme eğiliminde tek yapı; maddenin
dağılması, çözünmesi, ışıması değildir. Aynı şekilde, farklı potansiyel
yüklerden kararlı sistemler oluşturmakta bu homojenleşmenin bir parçasıdır.
Atomlardan başlayarak, bileşiklere kadar bütün sistemlere
bakarsanız, hepsi dışarıdan nötr iken, kendi içinde farklı potansiyel
kuvvetlerin birbirini dengelemesi ile oluşmuştur.
Canlıyı ele aldığımızda ise, hepsinden çok daha fazla ve
kompleks bir sistemler bütünlüğüdür. Üstelik evren ile sürekli enerji
alışverişi yaparak, kendi bütünlüğünü koruma - (kritik) dengede tutma
yolundadır.
Ancak bu tür yapıların oluşması için, özel koşullar
gerekmektedir. Her ortamda mümkün değil.
Bunu biliyoruz zaten.
Canlılığı bu çerçevede ele alıyorum. Ölüm ise bu sistemin
çökmesi ile bileşenlerine ayrılma-çözünme olarak düşünebiliriz.
Bilinç: Anlatım olarak bilinç, dıştan gelen
uyarıcıyı-bilgiyi işleme ve buna göre en uygun pozisyonu değerlendirebilme
yetisidir.
Yani varlığının, durumunun farkında olma, çevredeki
uyarıcıların durumunda farkında olmak ve bunlardan gelen verilere göre;
varlığın bütünlüğünü korumaya yönelik, uyumunu sağlayıcı en uygun durumu-pozisyonu
alabilme yetisidir. Bunların bir kısmı doğal süreç parçası olabilir (ki
otomatik), bir kısmı ise karar alabilmeyi gerektirir.
İnsanoğlu olarak biz bilinci şimdilik, koşullara göre şartların farkında olarak karar alabilme yeteneği olarak değerlendiriyoruz.
Çünkü kararlarımızda sadece geçmişin ve günümüzün verilerini değil, geleceğe yönelik-daha olmamış olayların, olma olasılıklarına dair verileri de işleme katıyoruz.
İnsanı da bunun (gelecek öngörüleri) bilinçli yaptığını ve diğer canlılardan ayırdığını iddia ediyoruz. Kısaca sorun çözme yeteneği de diyebiliriz.
Oysa bir çok hayvanın da (Kargalar, Yunuslar, Şempanzelerin, vb.) gelecek öngörüsünde bulunup, planlama yapabildiğini ve sorun çözebildikleri, stoklama yaptıkları bilimsel deneylerde görülmüş.
İnsanoğlu olarak biz bilinci şimdilik, koşullara göre şartların farkında olarak karar alabilme yeteneği olarak değerlendiriyoruz.
Çünkü kararlarımızda sadece geçmişin ve günümüzün verilerini değil, geleceğe yönelik-daha olmamış olayların, olma olasılıklarına dair verileri de işleme katıyoruz.
İnsanı da bunun (gelecek öngörüleri) bilinçli yaptığını ve diğer canlılardan ayırdığını iddia ediyoruz. Kısaca sorun çözme yeteneği de diyebiliriz.
Oysa bir çok hayvanın da (Kargalar, Yunuslar, Şempanzelerin, vb.) gelecek öngörüsünde bulunup, planlama yapabildiğini ve sorun çözebildikleri, stoklama yaptıkları bilimsel deneylerde görülmüş.
Bu çerçevede (her ne kadar kendimiz dışındakileri, küçük
görüp kabul etmesek de...) , canlı her varlığın bilincin çeşitli aşamalarından
birinde olduğunu söyleyebiliriz.
Yani bence, her canlıda çok az veya çok fazla bir bilinç
vardır. Canlılığın bir parçasıdır. (Ki bir gün bilinçli makineler ve programlar
geliştirilince, onları tanımlamada da sorun yaşayacağız. Önceleri iş gücü
kolaylığı (kölelerimiz) nedeniyle onları canlı olarak kabul etmeyecek olsak da
zamanla bu ayrım değişebilir.)
Bilinci bu çerçevede, canlılığın sürdürülebilmesi için; iç ve
dış verilerin işlenip, uyumlaştırılması olarak ele alabiliriz. Hatta bazı
veriler artık otomatikleşmiş (içgüdü) haline bile dönüşmüş olabilir.
Bu, şartların değişkenliği, işlenmesi gereken veri miktarı
ve hızı ile alakalı olmalı diye düşünüyorum. Ortama uyum sağlama ihtiyacı ile,
bilincin olumlu etkilendiğini düşünüyorum.
Bilinç Nedir?
https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/40861/ 08/10/2019
Bilinç Nedir?
https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/40861/ 08/10/2019
Yunus Bey,
Değerli ve oldukça bilgilendirici yazılarınız-derlemeleriniz
için teşekkür ederim.
Bilgilere dayalı yorumlarınızda çok iyi... :-)
Konuya kendimce bir kaç katkıda bulunmak isterim. Dilerim
ilham verici bulacaksınız. (?)
Evrendeki tüm sistemler, CANLI-CANSIZ çökmüştür (? :-)
Diğer bir deyişle, bir sistemin tüm elemanlarının pozisyon
ve enerji durumlarını dalga fonksiyonlarına dönüştürsek, sistemin kararlılığını
sürdürdüğü noktada, bu dalga fonksiyonlarının bileşkesi olan dalga fonksiyonu çökmüştür.
Yani diğer tüm olasılıklar bitmiştir.
Bu durum bize kaos kıyısındaki mükemmel denge olarak
gözükür. Çünkü alt elemanlardan sadece birinin bile bir miktar değişimi, tüm
sistemi etkilemektedir.
Ancak tüm sistemler, sürekli çevrelerinden ve konumlarından
kaynaklanan etkiler altındadırlar. Elektromanyetik dalgalar, kütleçekim
dalgaları, Zaman, çarpmalarla aktarılan momentumlar, hareket kaynaklı
etkileşimler, vs.vs.
Cansız sistemler, bu etkilere sistem içi dengelerde
değişikliklerle karşılık verir ama zamanla bütünlüklerini kaybederler.
Entropi etkisini öyle gösterir ki, iyi muhafaza edilmiş bir
kasa içindeki demir külçe bile milyarlarca yıl sonra toza dönüşür. Bu etkiler
cansız sistemlerde bağları aşındırır.
Canlı sistemler ise bu noktayı korumak için farklı bir yol
geliştirmiştir. Sistem dışından malzeme ve enerji alıp, fazlalıkları atarak
sistem olarak yapısal bütünlüğünü korumaya çalışır.
(Bu arada kullandığı aslında sadece elektronlardır. Hücre de
ATP'den ADP sentezinde serbest kalan bir elektron...)
Şu noktada sizinle aynı fikirdeyim. Canlılık entropinin
artmasına katkıda bulunmaktadır. Belki de, Evren için bir araçtır.
Bilinç ise canlı birimin, sistem bütünlüğünü korurken
çevresinden ve mevcut durumundan aldığı bilgileri de işleyerek,
karşılaştırarak, şartlardaki değişimi ve
olası etkilerini hesaplayıp,
adaptasyon sürecini şartlar değişirken (değiştikten sonra
değil) sağlayan bir işlev olarak düşünüyorum.
Bu yüzden her canlının yaşam şekline ve boyutuna göre bir
bilinç sahibi olduğu konusunda hem fikirim.
Ruh konusunda, sanırım sizinle aynı fikirde değilim. Çünkü
bütün gerekli malzemeyi toplayıp, 3D printer ile hücreler düzenlesek ve bunları
gene benzer yöntemle birleştirerek bir organizma vücudu inşa etsek bile, bu
vücut bir canlının olmayacaktır. Çünkü canlanmayacak.
Çünkü aksi olsaydı, ölüm olmazdı.
Çünkü aksi olsaydı, ölüm olmazdı.
Ölüm genelde vücut birimlerinden bir kaçının görevi artık
ifa edememesi ile gerçekleşiyor. (Yani bazı alt birimlerin durumu -dalga
fonksiyonu- değişiyor.)
Bir canlının ölüm anından bir süre sonra daha hücreler
(sinirler 10 dakika, vücut hücreleri 48 saate kadar) daha yaşamaya devam
edebiliyor. Tüm hücreleri henüz canlıyken, ölüm olması anlamsız değil mi?
Bütün bu sistemi, canlı ve durumuna göre bilinçli tutan
ve olmadığında işlevsiz bırakan bir anahtar birim daha olmalı...
ve olmadığında işlevsiz bırakan bir anahtar birim daha olmalı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder